Ezik, alçak, yalancı, takıntılı hatta pislik ve ruh hastası olabiliyorlar, yine de onları seviyoruz. Farkında mısınız, son yıllarda Anti kahraman örnekleri ne kadar çoğaldı? Onları izliyoruz, seviyoruz, yeni sezonları/filmleri merakla bekliyoruz, üstelik abarttık mesela Behzat Ç. yetmiyor, Ercüment Çözer’i de izlemek istiyoruz. Modumuz: Batman de kimmiş Allasen Joker’i izledin mi? Hadi o zaman anti kahraman olayına eğilelim ve araştırma yazısından korkmayan, postmodernizm, tüketim kültürü, modern birey de neymiş canım, katarsis, matarsis, modernizm… ne varsa toplayıp gel diyenleri şöyle alalım.
Antik dönem anlatılarından günümüze insanoğlunun izlediği, okuduğu, dinlediği anlatıların çoğu bir kahramanın çıktığı yolculuğu, imkansızı başarmasını ve istisnalar olsa dahi mutlu sona ulaşmasını konu alır. Eski anlatılarda hikayenin küçük bir parçası olan anti kahramanlar ise günümüzde hikayelerin ana figürüne dönüştü. Çoğu zaman film noir etkileriyle sonları mutsuzluk, karanlık olsa da anti kahraman anlatılarının sayısı hızlı bir artış gösterdi. Seyircinin anti kahraman hikayelerinde gördüğü mükemmel olmayan, kaybetmeye ve düşmeye meyilli anti kahramanları neden sevdiğinin cevapları ise yavaş yavaş anlaşılıyor gibi. Ülkemizde önce edebi eserlerde büyük başarılar kazanan anti kahramanlar günümüzde sinema ve özellikle tv, dijital platform dizilerinde daha çok boy gösterir oldu. Yasemin (Kara Melek), Bihter (Aşkı Memnu), Behzat Ç, Poyraz Karayel, Can Manay (Fi), Agah (Şahsiyet) ve Ercüment Çözer (Saygı)… Seyircinin anti kahraman anlatılarına beğenisi anti kahramanları sinema salonlarından tv ekranlarına taşıdı ve haftalar boyunca izleyiciyi ekran başına çekti. Peki anti kahramanları neden seviyoruz?
“Bir zamanlar…” diyerek başlayan anlatılardan bu yana tarih imkansız sayılabilecek görevleri yerine getirmek ve prensese ya da mutlu sona ulaşmak için yolculuklara çıkan kahramanların hikayeleriyle dolu. Antik dönemde tanrısal niteliklerle donatılan bu kahramanlar iyi, güzel erdemler, yüksek ahlaki değerlerle donatıldılar. Rönesans’la birlikte tanrı merkezcilikten insan merkezciliğe geçiş ve ardından yükselişe geçen hümanizm, rasyonalizm fikirleri edebiyatta da etkili oldu ve cesur bir kahraman figürün etrafında gelişen hikayelere alternatif olarak bir anti kahramanın merkeze geçişini sağladı. Anti-kahraman kelimesi günümüzde sıklıkla kullanılsa da ilk olarak İngiliz yazar Richard Steele'in The Lover (Sevgili, 1715) eserinde kullanılmıştır.
Anti kahramanın tanımını yaparken işe kahramanın tanımı yapmakla başlamak iki kavramın birbirinden ayrıştığı yerleri daha keskin çizgilerle işaretlemek bakımından önemlidir. Kahraman; TDK sözlüğünde sıfat olarak “savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren kimse” olarak tanımlanırken edebiyat alanında “roman, hikâye, tiyatro vb. edebiyat türlerinde en önemli kişi” olarak tanımlanmaktadır. Öte yandan kahraman yerine de kullanılan protagonist 2 Cambridge sözlükte “bir hikaye ya da oyunun ana karakteri” olarak tanımlanmıştır. Kahramanın daha geniş bir tanımı ise “Büyük bir güç veya yetenekle donatılmış, çoğu zaman ilahi kökenli mitolojik veya efsanevi figür.” anlamına gelmektedir ve eş anlamlıları “tanrı, ikon, idol ”dür. "Hem Türkçe hem de yabancı dil tanımlamalarından da anlaşılacağı üzere kahraman dendiğinde ilk akla gelen yiğitlik, cesurluk vb. özelliklerdir.” (Tilbe, 2019).
Anti Kahraman ise Oxford sözlüğünde ”bir hikayedeki tipik bir kahramanın niteliklerine sahip olmayan veya sıradan bir insana benzeyen ya da ahlaki açıdan kötü olan ana karakter” olarak tanımlanır. Diğer bir tanımında ise anti kahraman “Bir hikayede geleneksel kahramanca nitelikler ve idealizm, cesaret, ahlak gibi özniteliklerden yoksun olan ana kahramandır.4” Daha geniş ve örnekli olarak M. H. Abrams’tan aktarırsak: “Anti kahraman, karakteri modern roman veya oyunlarıyla ilişkilendirdiğimiz geleneksel edebi eser kahramanıyla büyük ölçüde tutarsız olan ana karakterdir. Cömertlik, haysiyet, güç veya kahramanlık belirtileri göstermek yerine anti kahramanlar önemsiz, alçakça, pasif, etkisizdirler veya dürüst değillerdir. Kahramansı olmayan kahramanlar en erken 16.yy. Pikaresk romanlarında5 ortaya çıktı ve Daniel Defoe'nun Moll Flanders6 (1722) kitabının kahramanı bir hırsız ve fahişedir.” (1999).
Kahraman kavramına yerli ve yabancı kaynaklarda atfedilen yüce anlamlar kahramanın anlatıdaki konumunu güçlendirirken anlatının sonunda karşılaşacağı tüm güçlüklerin üstesinden geleceğinin habercisi olma işlevini de üstlenir. Kahraman anlatılarının finali alışıldık üzere eğer eser film noir değilse mutlu sonla biter ve bu final seyircinin anlatı boyunca içine çekildiği korku, acı vb. duyguların katarsisidir. Ancak anti kahraman hikayelerinin çoğunda yolculuğa çıkacak olan ana figürün kahramanca özellikleri olmadığından anlatının mutsuz sonla bitmesi olağandır. Çünkü “Kahramandan farklı olarak anti kahramanların yazgısı kazanmaya değil, kaybetmeye doğru ilerler.” (Çağlayan, 2018). Eserin ana figürünün kahraman yada anti kahraman olması bir mecburiyet taşımamakla birlikte anlatının finalinin nasıl olacağı üzerinde büyük etki gösterir.
Çağımız böylesine ulvi tasvir edilen, atıldığı macera boyunca büyük fedakarlıklar yapacak olan kahramanı bir kenara itmez ancak modern ve postmodern akımların etkisiyle anti kahraman hikayelerinin yükselmesine olanak tanır. 15. ve 16. yy boyunca Rönesans etkileri ve hemen ardından 17 - 18. yy.' a tarihlenen Aydınlanma, Hümanizm, Rasyonalizm düşüncelerini, din ve tanrı merkezli toplum yerine akıl merkezli toplum fikrini yaydılar, ardından Fransız Devrimi geldi ve merkezinde bireyin olduğu yeni bir çağ başladı. 20. yy. ile birlikte geleneksel kültür yerine yeni bir kültürün üretilmesi gerektiği fikri modernizmin temellerini atarken postmodernizmin doğuşunu olanaklı kıldı. Modernizm ve postmodernizm kendisinden öncekileri “geleneksel” olarak tanımlarken onlara alternatifler üretmeyi de gerekli görür. Homeros’un İlyada’sında küçük bir varlığı olan ve çarpık bacaklı, topal, kaba, müstehcen ve sıkıcı olarak tasvir edilen Thersites anti kahramanın en erken örneğidir. Sonrasında Cervantes’in Don Kişot’u ilk anti kahraman anlatısı ve ilk modern romandır. Anti kahramanın hikayedeki konumu antik dönemde önemsiz figürlerden biriyken modern anlatılarda genişleyerek ana karakterin, kahraman olarak değiştiği görülür. Modern toplumlarda aydınlanma, modernizm ve postmodernizmin yaydığı “bireycilik” toplumsal hayatı yeniden tanımlar ve bilinenden farklı bir normda yeniden sunarken klasik anlamdaki kahraman yerini anti kahramana bırakıyor. “Modern toplumda hayatın akışı içerisinde klasik anlamdaki kahramanın işlevsiz kalmasıyla yeni bir tür kahraman arayışının popülerleştiği görülür.” (Diker, 2020).
Anti kahraman örnekleri Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatında da görülür. Oğuz Atay’ın yaşadığı topluma ayak uyduramadığı için dışlanan ve toplumun bir parçası olmak için hiçbir çaba göstermeyen kahramanı Beyaz Mantolu Adamı8 bir anti kahraman örneğidir. “Beyaz Mantolu Adam, kıyıda bir tiptir, onun tuhaf yaşantısıyla toplumun ahlâkı bozulmaktadır. Bu yüzden diğerleri, sık sık, onu bir yabancı, hasta ya da esrarkeş olarak değerlendirir.” (Akyıldız, 2014).
Ömer Kavur tarafından beyaz perdeye aktarılan Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli9 kitabının ana karakteri Zebercet ise filmin açılışında kısaca bahsettiği makus talihini filmin sonunda yenememiş, çevresiyle iletişim kurmayan, çocukluğundan itibaren hor görülen bir karakter olarak toplum içinde arzu ettiği saygınlığı kazanamamış bir adam olmaktan ileri gidemiyor. Bastırdığı duygular ve korumaya çalıştığı akıl sağlığı filmin sonunda darmadağın olan Zebercet geldiği noktada cinayet işleyen bir anti kahramana dönüşerek intihar ediyor.
Adalet Ağaoğlu’nun Fikrimin İnce Gülü romanından Tunç Okan tarafından “Sarı Mercedes - Fikrimin İnce Gülü10” adıyla beyaz perdede seyirciyle buluşan eserin anti kahramanı Bayram ise “… bencil, ahlaksal kaygıları olmayan, toplumda saygınlık kazanamamış, pek zeki sayılamayacak, bedensel olarak çirkin, kendini saydırmanın yolunu maddede arayan bir anti kahraman olarak karşımıza çıkar. Bayram’ın 20. yy. anti kahramanlarının genelinde görülen anlam arayışı da yoktur. Onun tek amacı saygın olmasını sağlayacak bir otomobil sahibi olmaktır.” (Çağlayan, 2018).
İlk örnekleri destanlarda minör rollerde görünen anti kahramanlar teknolojinin sunduğu olanakları ve gerek edebi alanda gerekse sinema alanında yeni akımların ortaya çıkmasına bağlı olarak anlatıdaki minör rollerinden majör rollere geçiş yaptılar. Özellikle ”20. yüzyıl sonlarında postmodernist anlayışın da etkisiyle klasik kahraman anlayışında bütünüyle bir değişiklik yaşanmış ve anti-kahramanlar ortaya çıkmıştır.” (Çağlayan, 2018). Antik dönem anlatılarından sonra 1930’lu yıllarda sinemanın film noir / kara film örneklerinde toplumun kıyısında dolaşan, ahlaki iç çekişmelerine teslim olmuş anti kahraman karakterler kendilerine kahramanın gölgesinde yer bulabilirken modern ve postmodern yazılı, görsel sanat ürünlerinde kahramanın gölgesinden kurtulabildiler. Artık anti kahramanlar hikayenin ana karakteri olarak kahramanın mutluluğa giden yoldaki yolculuğunu daha karamsar, etik endişelerden uzak bir boyuta taşıyıp klasik anlatının mutlu son gerekliliğine de başkaldırdı. Bu açıdan “Anti-kahraman köklerini antik çağdan ve arketipik kahramandan alsa da modernitenin bireyciliğe ve bireysel eyleme vurgu yapan kahramanının eylemsiz, uyumsuz, işlevsiz hale gelmesiyle oluşan kahramanıdır.” (Tilbe, 2019).
Postmodern Sinema Ve Anti Kahraman Tüketimi
Postmodernizm 1950’ler de bir akım olarak ortaya çıktı,1980’ler ve sonrası sanat ürünlerinde varlığı daha belirgin hale geldi. Kelime anlamı olarak “Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir.” 11 Diğer taraftan sinemada önemli bir etki alanı olan postmodern film ise ”Filmlerin ifade anlamlarının özel efektler ya da teknik animasyonlar kullanılarak daha az kabul edilebilir mantık şekilleriyle ortaya konulması. Filmdeki olaylar ya da karakterler arasındaki ilişkiler subjektif duygularla birbirine bağlanmıştır. David Lynch'in Mulholland Çıkmazı ve Quentin Tarantino'nun Ucuz Roman adlı filmleri postmodernist film örnekleridir.” 12 olarak tanımlanmaktır. Postmodern sinemanın seyirciye sunduğu kahramanlarda alışıldık kahramanların dışındadır ki kimi zaman filmin anti kahramanları kahramanların yerini de alabilir ya da kahraman mutlu sona ulaşamayabilir. Çünkü “postmodern filmler seyirciye geleneksel anlamda bir kahraman sunmamakta, daha çok, her an herkesin çevresinde karşılaşılabileceği ve özenmeyeceği, özdeşleşemeyeceği ve hoşlanmayacağı karakterleri perdeye taşımaktadırlar.” (Erdemir, 2011). Mavi Kadife (1986), Beter Böcek (1988), Maske (1994), Ucuz Roman (1994) ve yakın tarihten Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı (2017), Joker (2019) filmleri postmodern filmlere örnek olarak verilebilir.
Bugün sahip olduğumuz ve en gelişmişinden en uzağına dünyanın hemen her yerine egemen olan tüketim kültürünün, üretilen her şeyi çabucak tüketilerek yenilerini talep ediyor olması binlerce yıldır anlatılan kahraman hikayelerinin yerine anti kahramanlara ilgi gösterilmesinin sebeplerinden biri olarak düşünülebilir. Zira “Postmodernizm, üretim kültüründen tüketim kültürüne, ürün kültüründen marka ve imaj kültürüne geçişin, fonksiyonel tüketimden uzaklaşıp sembolik tüketime yönelişin adıdır.” (Gedik, 2016). Kültürün kitleler için üretildiği, dijital bir hayatın artık sosyal medya platformlarıyla mümkün kılındığı çağımızda bireyler kendi mükemmel hayatlarını paylaşırken aynı kendileri gibi mükemmel olan diğer bireylerin hayatlarına da tanık oluyorlar. Dört tarafı mükemmel, başarılı insan hikayeleriyle çevrili iken günümüz insanı kitle iletişim araçlarının da kendisine aynı kendisi gibi başarılı, cesur yeni kahramanlar sundukları anlatılarda görülen imgeler artık sıradanlaştığı için anti kahramanları benimsediği düşünülebilir. Çünkü “Kitle iletişim araçları tarafından insan zihnine kazınan imajlar, insanın zihnine o kadar hızlı bir şekilde tahakküm kurarlar ki insanlar farkına bile varamadan yaratılan imajlar normalleşir, normal hayatın bir parçası oluverirler.” (Gedik, 2016). Bu açıdan kültür ürünlerinin farklı kalıplarda ürettiği kahramanlar ve mutlu sonla biten kahraman anlatıları seyirci için artık onlarca örneğini daha önce izlemiş, okumuş olmasından kaynaklanarak bayağı, alışıldık hatta bayat gelebilir. Amaç artık normalleşen, birbirinin tekrarı anlatılardan uzaklaşmak olduğunda anti kahraman hikayeleri binlerce yıldır üretilen kahraman hikayeleri kadar çok anlatılmadığından daha cazip birer alternatif olabilirler.
Anti Kahramanları Neden Seviyoruz?
Cesareti, erdemleri, en müşkül durumunda dahi ahlaki çelişki yaratacak şekilde davranmayı reddeden kahramanlar yerine anti kahraman anlatılarının tercih ediliyor olmasının sebebi ne olabilir?
Sıra dışı hayatları, genelgeçer yargıların dışına çıkmaları, toplumsal normlara (üniversiteyi bitir, iş bul, evlen, çocuk yap vs…) uymadıkları için mi onları izlemeyi seviyoruz?
Herkesin mutlu, huzurlu olduğu dijital hayatların karşısına geçerek başarısız ve mutsuz olmanın da ihtimaller arasında olduğunu hatırlattıkları ve aslında seyirciye dijital ortamda yarattığı mükemmel kimliğin bir yalan olduğunu söyledikleri için mi seviliyorlar?
Ekranda izlediğimiz anti kahramanlar seyircinin derinlerde bir yerde sakladığı ya da unutamadığı kötü deneyimlerin temsilcileri olmaları ve anti kahramanla seyirciyi birbirine bağlayan özdeş duygular anti kahramanların yükselişini mümkün kılabilir. Toz pembe dijital hayatına sıkışarak sosyal paylaşım mecralarında durmaksızın başarılı, mutlu, huzurlu, sevgi dolu olmak gibi pozitif duygularla kıstırılmış modern bireyi içinde yaşadığı bu imitasyon gerçeklikten koparması anti kahramanları ekranda cazip yapan başka bir neden olarak düşünülebilir. Bu sayede birey bir taraftan ütopik dijital hayatından sıyrılırken diğer taraftan gündelik hayatında yaşadığı dışlanmışlık, yetersizlik, başarısızlık, hor görülme gibi negatif duyguları kendisini özdeşleştirdiği anti kahraman sayesinde görerek, hatırlayarak bir çeşit nötr olma haline erişebilir. Anti kahraman “Toplumun bakış açısından bir kanun kaçağı ya da kötü biri olabilir, ama seyirci temelde onunla duygudaştır. Bu aykırı tiplerle özdeşleşiriz, çünkü hepimiz zaman zaman dışlandığımızı hissetmişizdir.” (Vogler, 2009). Diğer taraftan günlük hayatta karşılaşılan ekonomik, sosyal, sorunlara çağımızın problemleri işsizlik, eğitim yarışı, yalnızlık gibi diğer sorunlarda eklenince kahramanın aşması gereken engelleri mutlu tesadüfler, dost yardımları, mucize rastlantılar sayesinde aşması da seyircinin kendisini özdeşleştirmek istediği hayatla sahip olduğu hayat arasına uçurum koyabilir. Ekranda anlatılan hikayenin sunduğu gerçekliğin seyircinin yaşadığı gerçekliğe uzak olması, anti kahraman öykülerinin kaybetmeye ve daha çok kaybetmeye ilerleyen olayları ve anti kahramanın gösterdiği korkaklık, öfke, vazgeçme gibi kişisel özelliklerini öne çıkararak seyircinin onunla özdeşleşmesini kolaylaştırabilir. “Onları izlerken kendimizden bir parça bulmamız, anlatılan hikâyeyi gerçekçi kılıyor ve bizim o karaktere daha çok bağlanmamızı sağlıyor. Anti-kahramanların hayat karşısındaki davranış biçimleri, düşünme tarzları, yeri geldiğinde çuvallamaları ve sonra bir şekliyle yaşamaya devam etmeleri, bizi onlara daha çok yakınlaştırıyor.”13
Seyircinin anti kahramanları sevmesinin nedenleri postmodernizmin etkileri, tüketim kültürünün birbirinin aynı ürünler üretmesinin yanı sıra gündelik hayattan sıkılma, birbirinin benzeri kahramanları tekrar tekrar izliyor olmanın verdiği sıradanlık olarak listelenebilir. Seyircinin izlediği anlatıda kendisini özdeşleştirdiği figürlerin bulunması bireyin o anlatıyı seçmesinin ana tetikleyicisi olabilir. Diğer taraftan seyircinin kendi gerçek hayatında karşısına çıkan zorluklar, engeller ya da sosyo-psikolojik çıkmazları, onu izlediği anti kahramana empati yoluyla bağlanmasını sağlayabilir. “Toplumu ya da tek tek bireyleri yapmış oldukları seçimlerden ve yaşadıkları hayattan en fazla kuşkuya düşüren şey, imkânı varken bu seçimleri yapmayan ve bu hayatı yaşamayan bireylerdir. Anti kahramanlar bu yüzden herhangi bir manifesto olmaksızın yahut açıkça sosyal eleştiri yapmaksızın da dönüştürücü bir güce sahiptirler. Kıyısında kaldıkları toplumun bireylerini kuşkuya düşürerek başarırlar bunu. Çocukluktan itibaren bir topluma uyumlaştırılarak büyüyen bireyler, o toplumun normlarını, yapıcı ve uygulayıcılarından öğrenir ve benimserler. Anti kahramanlar, bu bireylere aynı normları, bunların dışında kalan kişilerin gözünden görme fırsatı verir.” (Akyıldız, 2014).
Anti kahraman anlatılarında toplumun kabul ettiği ahlaki sınırların dışına çıkarak gelişen olaylar ve anti kahramanın bunların karşısındaki eylemleri (adaleti kendisi sağlama, tehdit, şantaj vs.) normal olmadığı gibi seyircinin muhakeme yeteneğini hedef alır. Çünkü “…toplumsal onay ve tanımlama mekanizmalarının dışında yer alan kahramanlar, kendi ahlaki değerlerine sahiptir ve gerektiği takdirde kötülük yapmaktan veya suç işlemekten çekinmeyen karakterler olarak da tanımlanabilmektedir.” (Holat & Gül, 2020). Çoğu anti kahraman anlatısında anti kahramanların geçmişlerinde kurbanı olduğu zorbalıklar (Ercüment’in babaannesinden gördüğü katı eğitim, Bihter’in annesinin iffetsizliği nedeniyle babasız kalması vs.) yüzünden bugün bu kişilere dönüşmüş oldukları söylemi ortaktır. Bu dönüşüm anti kahramanların bugün sergiledikleri şiddet, cezalandırma, kandırma vb. eylemlerin nedeni olarak görüldüğünde seyircinin onlarla empati kurması olasıdır. Çünkü onların “Eylemleri sorgulanabilir olsa da güdüleri her zaman saftır. "Anti-kahramanlar" bize benziyorlar, bize sadece varoluşun belirsiz ahlaki değerlerini değil, aynı zamanda kurtarıcı değişim ve üstünlük olasılığını da hatırlatıyorlar.”14
Seyircinin anti kahramanlarla olan muhtemel bağını daha sade biçimde ifade etmek gerekirse “Gerçekten kötü bir gün geçirdiyseniz ve gurur duymadığınız bir şey yaptıysanız, eve gidip ahlaki belirsizlik ve kötü karakterler içeren bir şovu açabilir ve kendinizi çok daha iyi hissedebilirsiniz. Ahlaki açıdan belirsiz karakterler, insanların gerçek dünyada kendi eylemleri hakkında daha iyi hissetmelerini sağlayabilir.” (Krakowiak & Tsay-Vogel, 2014).
Sinemada;
Taksi Şoförü filminde Travis (Martin Scorsese 1976)
Sevginin Gücü filminde Leon (Luc Besson, 1994)
Baba üçlemesinde Michael Corleone (AF. Ford Cappola 1972-1974)
Katil Doğanlar filminde Mickey ve Mallory Knox (Oliver Stone 1994)
Jack Sparrow - Karayip Korsanları Serisi (Gore Verbinski 2003)
Joker filminde Arthur Fleck (Todd Phillips 2019)
anti kahramanlar olarak sıralanabilir.
Anti kahramanlar sinemada olduğu gibi artık dizilerde de hatırı sayılır sayıda çoğaldı. Yabancı dizilerde;
Breaking Bad15: Kanser hastası, uyuşturucu üreticisi kimya öğretmeni Walter White,
Dexter16: Öldürme dürtüsünü kanunca aranan suçluları öldürerek törpüleyen kan sıçrama analisti polis memuru Dexter Morgan,
House of Cards17: Amaca giden yolda her yol mubahtır anlayışının vücut bulmuş hali, sinsi politikacı Frank Underwood,
Sopranos18: Mafya babası Tony Soprano
akla ilk gelen yabancı anti kahramanlardan.
Yerli sinemada Gemide19 ve Bornova20, Demirkubuz’un Masumiyet (1997) ve onun ön hikayesini anlatan Kader (2006) filmlerindeki Uğur ve Bekir karakterleri, Nuri Bilge Ceylan’ın Üç Maymun (2008) filmleri anti kahraman anlatılarına örnektir ve listeye başka anlatılarda eklenebilir. Konu yerli dizilerdeki anti kahramanlara geldiğinde cinayet işleyecek kadar ileri giden örnekleriyle birlikte listelenebilecek anti kahramanlar;
Kara Melek (1997): Şule’nin annesi intihar eder ve en yakın arkadaşı Yasemin Şule’nin babasının zengin milletvekili Nahit olduğunu öğrenir. Yasemin bundan sonra Nahit’le evlenerek zengin olma hedefleri doğrultusunda her türlü hileye başvurur. Değişken bir ruh haline sahip olan Yasemin çevresindeki insanları manipüle ederek arzu ettiği zenginliğe ulaşmak için planlar yaparken zaman zaman bazı pişmanlıklar da yaşamaktadır. “Yasemin'in entrika, aşk, ihanet ve karışıklık dolu iç dünyasına odaklanılması da Kara Melek'i diğer dizilerden farklı bir yere koymuş, kötü karakterin ana karakter olarak yer bulması ve bölüm özetlerinin tamamen bu karakterin ağzından anlatılması bu açıdan bir ilk olmuştur” 21. Dizinin ana karakteri Yasemin sonraki yıllarda birçok gazete, haber ve dijital platformda yapılan “(Türkiye’nin) Gelmiş Geçmiş En Kötü (10) Türk Dizi Karakteri” başlıklı listelerde de kendisine yer buldu22 .
Aşk-ı Memnu (2008): Halit Ziya Uşaklıgil’in eserinden uyarlanan dizide Bihter karakteri kendisinden yaşça büyük eşi Adnan’ın yeğeni Behlül’e aşık olur. Bihter ve Behlül kısa bir ilişki yaşarlar, Behlül bu yasak aşktan utanır, bu ilişkiden uzaklaşmak isterken Adnan Bey’in kızı Nihal’le nişanlanır. Bihter sevdiği adama kavuşmak için her yola başvurur ancak istediğini alamayacağını anladığında yani Behlül ve Nihal’in düğünlerinin olacağı gün yasak aşk gün yüzüne çıkar. Bihter intihar eder, ailenin geri kalanı ise darmadağın olur. “Bihter’in babası (Melih Bey), annesi Firdevs Hanımın onu aldatmasından dolayı ölmüştür. Annesinin bu sadakatsizliği kızı Bihter’in de genlerinde vardır. Bihter de tıpkı annesi gibi kocasını aldatır ve bundan en ufak bir vicdan azabı ve hiçbir ahlaki endişe duymaz.” (Erdem & Kirenci, 2017). Hikayenin sonunda Bihter intihar ederek toplum tarafından yargılanmaktan da kurtulmuş oldu.
Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi (2010-2019): Behzat üstlerine çok da itaat etmeyen yapıda bir komiserdir. Eşi Ceyda ile kızı Berna 8 yaşlarındayken boşanmışlardır. Berna büyüdüğünde babasına karşı asi tavırları olan bir genç kıza dönüşmüş ve sevgilisi Alp’ten hamile kalmış sonra da kürtaj olmuştur. Behzat bunları öğrendiğinde Alp’i tutuklatmış ve Berna’yla araları bozulmuştur. Sonra Berna doğum gününde bir barın terasından düşerek ölmüş, Behzat ise vakaya gittiğini sanırken kızının cesedinin bulmuştur. Kızını kaybettikten sonra onun 8 yaşındaki hali, hayali ile yaşamıştır. Bir hastanede Şule isimli üniversite öğrencisiyle tanışmış, yurttan kovulduğunu söyleyen Şule’ye yardım etmek için onu evine almış ve fakat Şule’nin eski sevgilisi Mine’den olan kızı ve Berna’nın katili olduğunu öğrenmiştir. Dahası eski sevgili Mine’de Behzat yüzünden intihar etmiştir. Behzat Şule’yle yüzleşmesinde Şule’yi öldüremeyip kendisini öldürmeye çalışır ancak silah boştur. Behzat daha sonra Savcı Esra’yla evlenir ve Esra da onun kollarında son nefesini verir. Behzat’ın hayatında iyi giden pek bir şey yokken bir de kendisine saygısızlık yaptığını düşünen psikopat Ercüment’in hedefi haline gelir ki Ercüment Çözer karakteri daha sonra Saygı (2020) dizisiyle ekranlara gelecektir. Uzun süre Tv ekranlarında sonra da Behzat Ç. Ankara Yanıyor (2013), Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm (2011) filmleriyle beyaz perdeye de aktarıldı.
Poyraz Karayel (2015-2017): Poyraz alkolik karısından boşanmıştı, medya patronu kayınpederi ve dost bildiği amiri Mümtaz önce işlemediği bir suç yüzünden onu mesleğinden ederler. Sonra yine Mümtaz Poyraz’ı oğlunun velayetini almakla tavlayarak onu mafya babası Bahri’nin emrinde çalışmaya ikna eder. Bahri’nin emrinde çalışan Poyraz bu sırada Ayşegül’e aşık olur ama Ayşegül’ün Bahri’nin kızı olduğunu bilmiyordur. Poyraz da mutlu olamaz ve Ayşegül’ü kaybettikten sonra akıl hastanesine yatar.
Fi (2017-2018): dizisinde ise Ozan Güven’in canlandırdığı Can Manay mesleğinin doruğunda, hem üniversitede ders veriyor, hem reyting rekorları kıran bir tv programı var ve bir kliniği yönetiyor. Can karakterinin tüm bunları büyük bir ustalıkla yapıyor olması onun zekası konusunda şüpheye yer bırakmıyor. Can bir taraftan göz kamaştırıcı bir kariyeri yönetirken diğer taraftan takıntılı bir şekilde aşık olduğu güzel sanatlar fakültesi öğrencisi Duru’ya ulaşabilmek için türlü entrikayı çevirmektedir. Geçmişinde travmalar yaşamış Can karakteri özel hayatında ise suç, alkol kullanımı, şiddet, ve şantaj gibi konularda hiçbir tereddüt göstermeden eyleme geçebilecek hatta aşık olduğu kadını kurduğu kamera sistemiyle izleyebilecek kadar ileri gidebilir. “Anti kahramanların karmaşık ve zıtlıklara dayalı bir yapıları bulunmaktadır. Bir yandan çok zeki, duygusal ya da mutlu olabilirken, öte yandan gaddar, kötü ya da zalim olabilmektedir. Anti kahramanların değerleri toplumun baskın değerleriyle örtüşmemektedir.” (Holat & Gül, 2020). İyi düşünülmüş bir anti kahraman olan Can hikayenin sonuna doğru ismini, kimliğini, kariyerini kaybeder, kanun kaçağına dönüşür. Polis tarafından yakalanarak akıl hastanesinde tedavi edilir.
Şahsiyet (2018): Beyoğlu’nda yaşayan emekli adliye memuru Agâh’ın hayatı, kendisine alzheimer teşhisi konulmasıyla altüst olur. Hastalık ilerledikçe anılarını, geçmişini unutacak olan Agah önce üzülür ancak sonra hastalığını bastırdığı öldürme isteğini açık etmek için bir fırsat olarak görür. Kendisi gibi emekli ağır ceza hakimi Mehmet’i öldürerek başlar ardından Naim, eski arkadaşı Nazif (Naz), Seyfi, Umut ve Ufuk isimli üç erkek kardeş ve ilkokul öğretmeni Tahsin’i öldürür. Agah kusurlu bir karakterdir, hikaye ilerledikçe olayları hatırlamakta güçlük çekecek, kalp krizi geçirecek ve uzağı görememe sıkıntıları olacaktır. Bunun yanı sıra Agah’ın aksi, bencil, yalancı ve fevri olması da bir kahramandan çok anti kahramana atfedilecek diğer özellikleridir. “Agâh Beyoğlu, bir seri katil olmasına rağmen “kötü adamları” kurban olarak seçer. İşlediği cinayetler neticesinde yıllar önce işlenen ve üstü kapatılan bir suçun ortaya çıkması için mücadele eder. İyi ve kötü nitelikleri bünyesinde bulunduran çok boyutlu bir karakterdir. Bütün bu yönleriyle Agâh Beyoğlu kendi adaletini kendisi sağlamayı tercih eden bir anti kahraman örneğidir.” (Holat & Gül, 2020).
Saygı (2020): Önce Behzat Ç. dizisinde izlediğimiz ve seyircinin büyük beğenisini kazandıktan sonra Saygı isimli diziyle yeniden ekranlara taşınan Ercüment Çözer karakteri ise ailesi babaannesi tarafından öldürülmüş ve babaannesinin keskin disiplini altında yetişmiş bir karakter. Sonraları saygısızlık suçları olarak nitelediği eylemlerde bulunanları bir hücreye kapatarak cezalandırıyor. Adaleti sistemden beklemek yerine kendisi sağlayan Ercüment karakteri anti kahraman olarak gerekli gördüğünde cinayet işlemekten, insanları maşa olarak kullanmaktan çekinmemektedir.
Destanlardan bu yana anti kahramanlar anlatılarda kendilerini kahramanın yolculuğunda küçük birer figür olarak çeşitli kimlik ve özelliklerde zaman zaman gösterdiler. Çağ değişip modernleştikçe anti kahramanların varlıkları ve sembolü oldukları kavramlarda belirginleşti ve değişti. Bugün kitleler için üretilen kültürün basmakalıp figürleri ve cesur, ahlaklı, erdemlerine sadık kahraman söylemleri eski cazibesini yitirdi. Günümüzde birey yarattığı dijital imajda zaten bir kahramanın sahip olması beklenen her şeye sahip ancak hala gerçek hayatında eksik, dışlanmış, aşağılanmış ve gün içinde karşılaştığı diğer negatif hislerle baş etmek zorunda. İzleyicinin kitap, sinema filmi yada dizilerde gördüğü anti kahramanlarla günlük hayatında tatmak zorunda olduğu bu negatif hisler sayesinde özdeşleşebildiğini düşünmek yanlış olmaz. Anti kahramanlar içinde yaşadığımız dünyayı her şeyin mutlu sona bağlandığı talihsiz, güç olaylar dizisi olmaktan çıkararak yenilmenin, korkmanın, mutsuz olmanın ve diğer olumsuz duyguları yaşıyor olmanın da normal olduğunu hatırlatıyorlar.
2. Protagonist(Yunanca πρωταγωνιστής, protagonistés, Ana- veya ilk - hareket eden, πρώτος, prótos ilk ve άγω, ágo "harekete geçiyorum, hareket ediyorum, yönetiyorum" kelimelerinden türemiştir.
3. MerriamWebster Dictionary
4. wikipedia
5. Pikaresk roman, 16. yüzyılda şövalye romanlarına ve kır yaşamını konu alan romanlara tepki olarak ortaya çıkan; toplumun aşağı tabakalarındaki düzenbaz, dalavereci ancak becerikli ve kurnaz bir kahramanın maceralarını işleyen roman türü.
6. Moll Flanders’ta Defoe, yaşadığı topluma ve ahlâka dair fikirlerini, İngiliz edebiyat tarihinin en çarpıcı kadın anlatıcılarından birinin ağzından okura sunar.Londra’dakiNewgate Hapishanesi’nde dünyaya gelen ve annesi tarafından terk edilen Moll, erken yaşta tanıştığı suç dünyasında ensest, yankesicilik, fuhuş ve koca avlamayla dolu bir hayata başlar. Hâlâ koloniler halindeki yeni kıtayı ziyaret eder; evlilikler yapar, fakirlik ve zenginlik arasında gidip gelir, nihayet kendini İngiltere’de doğduğu hayata geri dönmüş bulur. Moll hayat hikâyesini öyle bir iştahla ve keyifle anlatır ki, tövbekâr mı, yoksa usta bir yalancı mı olduğu yüzyıllar sonra halen tartışılmaktadır.
7. “Klasik Yunancada "arınma" veya "temizlenme" anlamına gelir” A Dictionary of LiteraryandThematicTermsby Edward Quinn.
8. Beyaz Mantolu Adam 1972
9. Anayurt Oteli 1973
10. Sarı Mercedes- Fikrimin İnce Gülü 1976
11. tr.wikipedia
12. tr.wikipedia
13. Milliyet
14. Kaynak: dysfunctional
15. 2008-2013
16. 2006-2013
17. 2013-2018
18. 1999 -2007
19. Gemide: Serdar Akar 1998
20. Bornova Bornova: İnan Temelkuran 2009
21. wikipedia.org
22. Onedio, Sabah, Gazetevatanvs…
KAYNAKÇA
Abrams, M. H. (1997) A Cossary of LiteraryTermsSeventh Edition Cornell University
Akyıldız, H. B. (2014) Eylemsizlik ve Anti Kahramanların Dönüştürücü Gücü ÜzerineHumanitasSayı – 4 Güz
Baldick, C (2001) The Concise Oxford Dictionary ofLiteraryTerms Oxford UnıversityPress pg.13
Çağlayan, A (2018). “Adalet Ağaoğlu’nun Fikrimin İnce Gülü Romanının Yolculuk/Aşama Arketipi Bağlamında Çözümlenmesi” Edebi Eleştiri Dergisi Cilt II Sayı I Nisan 2018 ISSN: 2602- 4616
Diker, C (2020) “”Bir Anti Kahraman Anlatısı Olarak Joker Filminin Postmodernite Perspektifinden İncelenmesi Sinecine 11(2)
Erdem, S.,Kirenci, Ç. “Halid Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu ve Kırık Hayatlar Romanlarının İhanet Teması Üzerinden Değerlendirilmesi”Karakalem Dergisi Haziran 2017 sayı 3
Erdemı r, F . (2011). POSTMODERN S nemada Kahramanın Dönüşümü . İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi |
Holat, O. & Gül, M. E. (2020) Polisiye Türü ve Anti Kahraman: Şahsiyet Dizisi Üzerine Bir Değerlendirme Geçmişten Günümüze İletişim Araştırmaları
Krakowiak, K. M. &Tsay-Vogel, M. (2014) The Dual Role of MorallyAmbiguousCharacters: ExaminingtheEffect of MoralitySalience on NarrativeResponses HumanCommunicationResearch, Volume 41, Issue 3, 1 July2015, Pages 390–411,
Vogler, C. (2009). Yazarın Yolculuğu, Senaryo ve Öykü Yazımının Sırları syf. 78-79
Tilbe, B. T. (2019). “Kahramandan Anti Kahramana: Kahraman Kavramının Kökeni Ve Gelişimi” Çeşm-i CihanTarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E – DergisiCilt:6, Sayı:1, s.142-158
https://dictionary.cambridge.org/tr/s%C3%B6zl%C3%BCk/ingilizce/protagonist
https://www.merriam-webster.com/dictionary/hero
https://en.wikipedia.org/wiki/Thersites
https://en.wikipedia.org/wiki/Don_Quixote
https://onedio.com/haber/gelmis-gecmis-en-kotu-10-turk-dizi-karakteri-279862
https://www.sabah.com.tr/galeri/kultursanat/turk_dizilerinin_gelmis_gecmis_en_kotu_10_karakteri
http://www.gazetevatan.com/turk-dizilerinin-gelmis-gecmis-en-kotu-karakterleri-32232- galeri-magazin-fotogaleri/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kara_Melek
https://www.milliyet.com.tr/anti-kahramanlari-neden-seviyoruz--molatik-15858/?Sayfa=3
https://steemit.com/psychology/@dysfunctional/the-psychology-of-anti-hero-why-do-weadmire-them-so-much by: dysfunctional (61) 2018
https://tr.euronews.com/2019/01/21/en-zengin-26-kisi-dunya-nufusunun-yarisi-kadar-servetesahip
https://www.oxfordlearnersdictionaries.com/definition/english/anti-hero?q=anti+hero
Antihero: https://en.wikipedia.org/wiki/Antihero
https://www.dr.com.tr/Kitap/MollFlanders/Edebiyat/Roman/DunyaKlasik/urunno=0001681151001?gclid=CjwKCAiAz4b_BRBbEiwA5XlVVkg3zPkzgjAQx_VU19KN qPFVMSCR4xNrdBgep0phrtEnDEnDF40eMRoCmOcQAvD_BwE&gclsrc=aw.ds
Pikaresk roman: https://tr.wikipedia.org/wiki/Pikaresk_roman
Comments