CEMAL SÜREYYA CEMAL SÜREYA’YI ANLATIYOR
- Yağmur Dalaklı
- 16 Tem 2020
- 5 dakikada okunur
Bilmenizi istediklerim var: sürgün yıllarıydı ben çocuktum yine de hatırlıyorum. “ Bizi bir kamyona doldurdular. Tüfekli iki erle yük vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu. Aklımdan hiç çıkmaz o yolculuktaki o havlamalar, polisler” Duyarlığım biraz da o çocukluk izlenimleriyle besleniyor belki.
Annem sürgünde öldü; şefkate açlığım bundandır, Kan görüyorum taş görüyorum. heykeller arasında. karabasan ılık acemi. -uykusuzluğun sütlü inciri- kovanlara sızmıyor. Annem çok küçükken öldü, Beni Öp Sonra Doğur Beni. Babam sürgünde öldü; Sahi sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum.
Babamdan ummazdım bunu, bir şey gibiydi bir şey gibi kötü… Kör oldum. Yıl 1943 elime bir Dostoyevski kitabı geçti; Karamazov Kardeşler, ilk kez okudum. ‘O gün bugündür de huzurum kalmadı.’ Edebiyatta ikinci doğum tarihimdir. Şiirlerime İkinci Yeni diyorlar; anlamlandırılamamış bağdaştırmalar varmış, ben sadece içimden geldiği gibi yazdım. Ancak böyle anlatabildim hâlimi; süslü, sanatlı şiirimi. Yalnız bir adamım ben, söylediklerim havada asılı kalsın istiyorum. Küçükken de babam evlensin ‘ evde bir kadın dolansın, anne diyelim derdim.’ Alelâde bir yaşam biçimi benimkisi; hep aynı masada yazar, aynı masada oturmak isterim, aynı dostlarımla. Bazen isimleri değişse de aşağı yukarı aynıdır çevrem. Aynı… Aynı. Okuyan da bir adamım ben; çok okurum, çevirilerimden esinlenirim, kaynaklarım evrenseldir. İmge benim adım; Fransız şiiri, Divan, Halk; Tanzimat’tan sonraki şiir, kutsal kitaplar, mitoloji. Hepsi benim; Özdemirler, Ahmetler… Ahmet Muhip Dıranas. İlk edebiyata ilgi duyduğum yıllardı: Kar şiirini defalarca okudum, arkadaşlarımın sırasına yazar, onlar da okusun istedim. Soruyorlar, belki beni edebiyata götüren bir sürü neden var.‘Beni edebiyata götüren keskin bir neden ararsam bunu annemde bulduğumu söyleyebilirim.’ Mülkiye yıllarımdı herkes bende çok şiir olduğu sanısındaydı. Oysa ben umudumu, bitirebileceğim tek ve ilk şiire bağlamıştım: “Şarkısı Beyaz” “Ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti. Şehirler taş yürekliydi Şarkısı Beyaz. İnsanların büyük rüyaları vardı. İnsanlar bir ölümle öldüler ki. Sevgiler arasında şaşırıp. Bir unuttular ki deme gitsin.” Beğenmediğim birkaç şiirimle, yer almaz kitaplarda. Arkadaşlarım bana Hınzır Derviş, Küçümser Bilge diyorlar. Bilgi… Bilgi Ve ben bir ‘Parasız yatılıyım ’parasız yatılılarla büyüdüm. Ciddi de bir adamım, memurluk gibi ağır bir yenilgim var hayata karşı.
Size başımdan geçen bir darphane olayından bahsedeyim; kısaca, haksız yere görevden alınmamın sebebi altın sikke üzerinden vergi kaçıranları müstesna(!) maliye bakanımıza ibraz ettiğimden geldi başıma. Kapalı her yere baktı, didik didik etti arşivi bir şey bulamadı. Sonra da darphane pis dedi görevden aldı… Ben de ona dedim ki; kapalı bir yer daha var, ama onu size gösteremeyiz. Çünkü orası bizim gönlümüz.’Evet o gün darphane gerçekten pisti, ama tarihinde ilk kez olarak ve birkaç saat… ‘( YKY/ A’dan Z’ ye Cemal Süreya) Altın tozları kalmıştır diye paçalarımı silkeleyip sevinçle oradan ayrıldım.
Evet, ben Cemal Süreyya’yım.
Yoksa Cemal Süreya mı demeli miyim? Bir bahis sonucu adımdan bir harf kaybettim. ” Yüreğimin ortasına kadar elma yiyorsun, Adımın bir harfini atıyorum.”(Elma şiiri-1956) Şiir alış verişi ettiğim sınıf arkadaşım Sezai anlatıyor… Sezai Karakoç ‘Yeni şiirleri değerlendirmemiz her günkü konuşmalarımızdandı, bir konuyu ben bir ucundan o öbür ucundan her yüzüyle anlamını ortaya dökmek isterdik adeta. Garipçilerden bahsedeyim size, şu tepki olarak çıktığımız gariplerden. Bu konuda söylemek istediklerim var: Orhan Veli şiire kasket giydirdi, ona elma yemesini öğretti. Şimdi düşünüyorum da ne çok beslenmişim, hatta Türkçeyi onlardan öğrenmişim. Kendi adıma konuşayım İkinci Yeniden de ayrıyım, bir yere ait olamadım.’ İkinci Yeni güvercinler curnatasıdır ben en alçaktan uçuyorum avcılardan korktuğum için değil arkadaşlarımdan korktuğum için.’ Size ipucu kendisi güvercin kanadının kısaltılmışı, Üvercinka: “Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden. En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye… Afrika hariç değil.” Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm: “Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar, Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda. Verdi mi adama her şeyini verirler; Ben ne gördümse kadınlarda gördüm, Porsuk nehrinin geçtiği.”
Bir dergi çıkardım adı: Papirüs, şairce bir çıkışı vardır onun, Edip, Ülkü sonra Yusuf… Yusuf Atılgan. Papirüsü de üç kez batırdım. Tam on yedi dergi batırdım.’ Bir dergidir benim yaşamım; bu yüzden ben ölmem, batarım. ” Vakit tamamdır diyorum. Ve sokağın sesi: Diyor ki değil daha, vakit var daha.(Papirüs-1969) Diğer bir ipucu: Uçurumda Açan-Folklor ” Zıngadak duran bahçe. Telgraf direğinde vınıltı. Son kış son sıcak aşın anısı.” ( Taşıran Damla şiiri) Ben aslında arkadaş canlısı bir adamım, arkadaşlarım neredeyse orayı severim. Edip… Edip Cansever... ”Yeşil ipek gömleğinin yakası, büyük zamana düşer. Fazla şiirden öldü Edip Cansever” Ve Turgut… Turgut Uyar demiş ki ‘ Cemal Süreya ölmüş diyorlar, İlahi Azrail! Cemal Süreya ölür mü hiç’ Ölümü değil ölümsüzlüğü yakalamış şiirlerim. Sevmeye de âşık olmaya da yer arıyorum, ondan ilham alıyorum.”
Kuşlar toplanıp göçüyorlar, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.” Velhasıl kıymetli Turgut için dizeler: “Dönülmez dizeler içinde, onunkiler gülaçılır. Öldüğü gün, Hepimizi işten attılar.”
İlhan Berk için: ‘ O yazmak, cehennemi olan bir şair; söz gelimi her şeye yazmak gözüyle bakıyor. Gökyüzüne bakan bir adamın hayatının cehennem olması doğaldır. Aynı tutkuyla cehennemin üstüne yürüyen, kimse ondan bunu beklemediği halde kendini cehenneme atabilen bir şair: Benim komünist düşüm.
Ülkü Tamer’in dizelerinden ‘Tanrı bin birinci gece şairi yarattı. Bin ikinci gece Cemal’i, Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı.’ Aramızda bir sır; herkesin bildiği bir sır, Adı: Tomris Uyar, İkinci Yeninin temeli.
Hayatımın en sıkıntılı dönemleriydi; Eşim, Zühal’im hastalığı sonucu hastanede yatıyor. Oğlumuz Memo ile onu beklerken ben de moral olsun diye 13 gün boyunca eski evimizin önüne gider oradaki kahvede oturur elimde sigaram ona mektuplar yazardım. ‘ Sevgilim, şimdi ben büyük bir kentte seni düşünmekteyim. Elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara.’ On Üç Günün Mektupları: “Öfkem belli olur, coşkum ortaya çıkar da sevincim, üzüncüm dibe akar, orda büyür. Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmasan bir anlamım olamaz. Sev beni. Yaşayacağız. Her şeyimi sana borçluyum. Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni. Kutsadım; Aşk büyüdü aşk!” Yüzüğünden öperim ‘Sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım’ (Biliyorum sana giden yollar kapalı şiiri) ‘İki şey aşk ve şiir mutsuzlukla beslenir biri, biri ona dönüşür. Bayan en nihayet...“
Sona yaklaşırken hepinizin pek de bilmediği gibi Şair Cemal Süreya’nın yanında Denemeci Cemal Süreya’dan konuşalım Şapkam dolu çiçekle: Ben karşıtlıklar bulan değil, yeni sorular getiren bir yazarım. Bunun için parça parça çok şeye değinme olanağı veren bir yazı türü, birikimime uygun geldi. ‘ Şiir bizde olandır düz yazı ise bizde kalan.’ Yolculuk duygum sıfır benim; şimdilerde bir yolculuk yapsam, denemeci Cemal Süreya hep ileriye bakar. Şair Cemal Süreya ise geçtiği durakları düşünür. Durakta üç kişi; Adam, kadın ve çocuk. Adam; hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü. Kadın; güzel anılar gibi güzel. Çocuk; güzel anılar gibi hüzünlü, hüzünlü şarkılar gibi güzel. (Fotoğraf şiiri) Ece Ayhan ile olan, kuyu bucak adını verdiğim konuşmayı hatırlıyorum. Ölüm burnumun dibine kadar gelmiş. Gönderiyorum Yeni Yaprak’a Bir Cemal Süreya geçmek üzere, hayat gibi ayrılıyorum aranızdan. ’ Ölüyorum tanrım bu da oldu işte.’ Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım. Ama ayrıca aldığın şu hayat, Fena değildir... “Üstü kalsın” (1990)
Arda Çağan GÜVEN
Yağmur DALAKLI
Comments