google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html
top of page
Yazarın fotoğrafıçağlar süreya birsel

Cihana Sığmazam


İşte korkmaz görünen korkunç bir deryadeniz. Yerden ve yârdan münezzeh bir gemi.

Yelkenler fora! sesli bir kaptan. Omzunda çılgınlık kuşu mor gözlü ve atar dört kanatlı nârâ.


Bir yasak düşünceler var ruhunda iskorpit gülüşlü kürekçinin. Sırtında bilinmez takvimlerin gerilmez yükü, omzunda onulmaz limanların anılmaz yası. İşte, ellerinde bir pusulanın yosun tutmuş yaraları kıpkızıl. Ve çukurlu tırnaklar, değil pörsümüş yılların perişan sevdalısı. Kara basmayalı, kara görmeyeli kaç şafak geçmiştir düşünür durur.


-Açılın bre ebleh sürüsü! Bir de üşüşmezler mi başına ebrehe gibi şeytan suratlılar! Çekildi tayfa, ay gibi parladı yüzü kangüzeli kızın. Kaptanın kapalı gözü açılayazdı görünce kuyruğunu gümüş pullu, püsküllü şunca kızcağızın. Hay bin kunduz! Posedion Hızır aşkına, bir deniz kızı bu. Ve uyandırdı fırtınalı sesi, yeryüzünün değil denizleraltının bu efsanevi meleğini dipdiri. Denediler, ağzını bıçak da açmadı. Kapattılar, dile gelmeyince bir korunaklı kamaraya. Başına da dikmesinler mi bizim kül renkli kürekçiyi.


-Siz dalga mı geçiyorsunuz, devirdi elindeki çanağı. Ne yani, deniz kızları yalnız deniz suyu mu içer? Doğru düzgün su getirin! Şaşırdı yosun yürekli kürekçi, sordu suyu doldururken: Sen de kimsin? Hangi âlemlerin cinisin, ben "Yerdeniz"in tanrısına taparım, hayalperest değilim lakin sen gerçeksin.


Gülümsedi mavi saçlı kızı denizin, ben sen kadar gerçeğim, yahut hayat kadar. Hem sen şiir nedir bilir misin? Ben bir şiir, bir ezgi, yahut atonal bir melodi gibi yarı hayalim yarı hakikat. Başladı kafiyeli sözler söylemeye, görünce beş karışlık kürekçinin boş bakışlarını: “Ben bu cihana sığmazam…” Kapı kapandı, çıkıt sesi anahtarın. Kız odada, kürekçiyse kendi kalbinde kısılı kalmıştı.


-Ben yedi denizin ve on bir kıtanın, alarga ve curnataların ve dahi kulağa güzel gelen bütün İtalyano denizcilik terimlerinin babası, martıların ve süngerlerin ve dümensiz kadırgaların ağasıyım. Benim sözüm kanundur! desem yalandır, çünkü denizde yalnız suyun sözü geçer. Su hayattır, yoldur, bizi sütlimanlara haliçleyecek manadır. Su, mekandır. Ölümüz suya gömülür, dirimiz sudan çıkar... O sırada arka sıralarda bir parmak çocukça kalkıp bağrışır sevinçle: Be hey kaptan, işte ardında kara görünür! Kaptanın klişe nutuğu biter ve herkesin gözü ufuktaki ufak adadadır. Kürekçi ise ansızın ve soluksuz bildiği tüm şarkıları haykırmaktadır:


“Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam

Yersiz yurtsuz cevher benim, hiçbir mekana sığmazam

Yıldızlara felek benim, vahiy ile melek benim

Hem sedefim hem inciyim

Zerre benim, güneş benim

Her şey açık ve meydanda, ben bu meydana sığmazam…”



203 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page