Ben kimim? Neden buradayım?
Bu iki temel sorunun cevabını henüz bulamadım, muhtemelen de bulamayacağım.
Kim olduğumuz her gün değişiyor, değişmese anlamak çok zor olurdu. Karşılaştığımız insanlar, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler ve en önemlisi kafamızı kurcalayan sorular kimliğimizi oluşturan temel konular. Doğru sorularla hayatımıza anlamlı bir yol verebileceğimizi görüyorum. Peki sorunun doğru veya gerekli olduğunu nereden anlayacağız? Kaybedeceğimiz şeyler kazandıklarımızı dengeler mi?
Gelelim nerede yaşadığımıza. Artık neresi olarak adlandırıyorsanız. Bedenimiz, dünyamız, evrenimiz, başka insanların zihinleri, fikirlerimiz… Her biri ucu bucağı olmayan kavramlar. Bulunduğumuz yeri anlamayı başarabilirsek işin neden kısmına kafa patlatabiliriz. Bildiğimiz şeyler bilmediklerimizin yanında solda sıfır kalıyorsa, daha çok düşünmek daha çok keşfetmek kalıyorken bize, ne diye üzüntülere vakit kalır diye düşünüyorum ara ara. Galiba arada yoldan çıkıp kaybolmak yeni yollar inşa etmenin bir parçası.
Sokrates'e göre insanın kendini bilmesi her şeyden daha önemli. Potansiyelimizi ancak varlığımızın en değerli, kalıcı kısmını beslediğimizde koruyacağımızı savunuyor. Kendini bulmak, kendini bilmek üzerine çok okuduğum, dinlediğim konular. İnsan ne kadar az şey bilirse kibir o kadar üzerine çöker ve 'ben bunu biliyorum' deme gafletine düşer ya! İşte bir zamanlar "Ben kendimi buldum, artık tamamım." derdim üstelik bu durumdan oldukça emin ve mutluydum. Ancak zaman geçtikçe fark ettim ki edindiğim bilgiler, tecrübeler bana bol geldi. Yani üzerime oturmayan yerleri oldu. Bu keşif, tecrübeleri kulakta tutup insanın kendine has yürümesi gereken biricik bir yolmuş. Üstelik ‘biliyorum’ demek bilme halinin önünü kesen birincil kelimeymiş.
Cesaret yani özgüvenli bir duruş. Herkesin içinde farklı yetenekler olduğunu düşünüyorum. Bunun oluşmasında çocukluğumuz, büyüdüğümüz koşullar, okuduğumuz kitaplar, izlediklerimiz, dinlediklerimiz çok etkili olmuştur. Yetenekler gözlerimize renk, hareketlerimize özgünlük katar. Peki ne diye bunu saklamaya, sergilemekten korkmaya çekiliyoruz? İnsan ortaya ürün çıkardıkça parlar ve güçlenir. Mezarlarda hayli eksik kalmış hayat var. Harekete geçmeye korkanlara, gökyüzüne bakmayı yani evrende toz kadar yer kaplamadığımızı birçok şeyi gözümüzde büyüttüğümüzü hatırlatmak isterim. Ya da kısa yoldan bir mezarlık ziyareti yapabiliriz.
İnsanın kendini bilmesi, kendini yansıtacak ve ilham alacağı insanlarla birlikteliği, yeteneklerini korkusuzca ortaya çıkarması, sonunda ışıl ışıl bir bakış açısını da beraberinde getireceğini düşünüyorum. Eskiden olsa burada keser devam etmezdim yazıma. Fakat hayat bana 1 sene içinde gösterdi ki yukarıda saydığım her bir maddeye ulaşmak milyarlarca tesadüfe veya determinist olaylar dizisine -artık ne derseniz deyin- bağlı. Son günlerde çokça düşünür oldum. İlber Ortaylı "İnsan Geleceğini Nasıl Kurar" kitabında diyor ya "Dostunuz yoksa bedbaht bir hayat yaşıyorsunuz." Hayatın dalgalı gidişatında sörf tahtamıza çıkıp işi alaya alacağımız, dertlerimize dert ekleyip yaratıcı zamanlar geçireceğimiz, gülüp geçip çiçeklerimizi sulayacağımız, gönülleri seveceğimiz dostluklar nasıl kurulur, nedir bunun kıstasları?
Hayat bakış açısından ibaret derler. Sahiden de yaşadığımız olayları anlayıp ders çıkarmak, 'vah vah' lanmaktan daha etkili bir yoldur. E hiç mi sitem etmeyelim, açıkçası bence edelim bunun da dozunu kaçırmayarak. Önemli bir diğer konunun, alaya alabilmek olduğunu düşünüyorum. Neyin şakasını yapamıyorsak o içimizde bir yara olarak kalıyor. Esprisiyle gülüp geçmek unutmak için daha etkili olabilir. Bakmayı becermek var bir de. Yolda yürüyoruz ama kaçımız aklı başında geçiyor sokakları. Kafamızı telefonlardan kaldırıp fark edelim görmediğimiz şeyleri. Tabiat bize ne anlatmaya çalışıyor? Canlıların birbiriyle ilişkileri, biyoloji ne kadar bizi bize anlatıyor. Sorularımızın, sorunlarımızın cevabını tabiata bakarak bulabilmeliyiz. Elbet herkes benzer şeyleri görüyordur ancak felsefik boyutundan görebilmeyi kast ediyorum, bakmaktan anlam çıkarmayı.
Yaptıklarımız fikirlerimizin göstergesidir ve fikirlerimiz davranışlarımızı biler.
Benim değişimim: Sorularım.
Neden buradayım? Dünyaya gelmemin bir sebebi olmalı, en iyi şekilde nasıl değerlendirebilirim? Ben burada ne yapıyorum? Derdim ne? Dünyaya ne katarak ayrılacağım? Kişilerde ya da literatürde fikirlerim daim edecek mi? Henüz bulunamamış bir şeyi keşfedebilecek miyim? Dünya teknolojik açıdan nereye gidiyor? İnsan denen varlığın sosyalliğe ne kadar ihtiyaç duyduğunun farkında mıyız? Toprakların altında neler gizli? Kara deliklerin gizemi ne? Beyin hatıraları nasıl depoluyor? Toplumsal, kültürel, sosyal sorunlar neden peşimi bırakmıyor? Benim tutkularım neler?
Comments