google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html
top of page
Yazarın fotoğrafıGamzenur Çeliktaş

Hars ve Medeniyete Meslek Katkısı

Güncelleme tarihi: 20 Tem 2021


Dünyadaki her toplum, kendi medeniyetini oluşturur. Bu oluşum sırasında kültür, medeniyet için bir hayli önem teşkil eder. Çünkü toplumun güçlü bir kültürü varsa, medeniyeti de o doğrultuda gelişir ve kimlik haline gelir. Medeniyet kavramı birçok alanı içinde barındırır. Bir şehrin politikası, siyaseti ya da sosyal hayatı medeniyetin kendisini oluşturur. "Medeniyet teriminin düşünce tarihi boyunca kazandığı anlamların ortak noktası şehir hayatının sosyal, siyasal, entelektüel, kurumsal, teknik ve ekonomik alanlarda mümkün kıldığı birikim, düzey ve fırsatları ifade ediyor olmasıdır. Bununla birlikte kelime çeşitli zihniyet dünyalarında farklı şekilde kavranmış ve tanımlanmıştır." (TDV İslâm Ansiklopedisi, Medeniyet)

Ömer Seyfettin, Gizli Mabet öyküsünde medeniyet kavramını oldukça açık bir şekilde işlemiştir. "Türkiye'ye dair konuşmağa başladık. İddia ediyordu ki biz kendimizi tanımıyoruz; en güzel, en zengin, en bedî sokaklarımıza pis diyoruz; artık güzellikten mahrum Avrupa binalarına, muazzam caddelere, tabiatı öldüren hendese çirkinliklerine kıymet veriyoruz." (Seyfettin, 1919) Bu ifadeden de anlaşıldığı gibi Ömer Seyfettin, medeniyet kavramını “kendini tanımak” ve “Avrupa’ya özenmek” kelimeleriyle örneklendirmiştir. Bir medeniyet başka bir medeniyetin hayatına ve yaşam tarzına özeniyorsa, özgünlükten bahsetmek pek yerinde olmaz. Çünkü medeniyet, en başında özgünlüğü gerektirir. Esasında bu noktada, kültürlerarasılık kavramının üzerinde durulması gerekir. Kültürlerarasılık, din veya başka etkenler bakımından diğer bir kültürle farklılık göstermek ve bu şekilde etkileşim kurmak anlamına gelir. Gizli Mabet öyküsündeki Frenk karakterinin Türkiye hakkındaki gözlemleri de kültürlerarasılık kavramı için örnek oluşturur. "Bunu gözümle gördüm, diye coştu. Üç gecedir Sermet'in evin­deyim. Her şey alafranga: Yemek salonu, yatak odası, karısının, kardeş­lerinin giyinişleri, hareketleri, hatta zihniyetleri, telâkkileri bile hep Avrupakâri!" (Seyfettin, 1919)

Bu gözlemlere bakarak Türkiye’nin kültür bakımından Avrupa’ya ait çeşitli özelliklere sahip olduğunu anlayabiliriz. Bilindiği üzere Türkiye kendine has bir kültüre sahiptir ancak Avrupa ile etkileşim kurması bakımından bazı açılardan farklılık da gösterir.

Yazının bu bölümünde Ömer Seyfettin’in Gizli Mabet öyküsünden yola çıkılarak medeniyet ve kültürlerarasılık kavramlarından bahsedilmiştir. Ardından Ziya Gökalp’in hars ve medeniyet kavramları doğrultusuyla bu iki kavrama meslek katkıları açıklanacaktır. Daha sonra hars ve medeniyet kavramları için olası projeler üzerinde durulacaktır.

Hars, medeniyetin özü yani kültürüdür. Buradaki hars daha çok kişiler arasındaki uyumu sağlayan kurumlardır. Medeniyet dediğimiz kavram ise cemiyetin üst tabakalarını birbirine bağlayan kurumlardır. Ziya Gökalp, Hars ve Medeniyet eserinde bu kavramları geniş bir pencere ile açıklamıştır. "Hars ve medeniyetin niteliklerinin açık bir biçimde ortaya konulması sayesinde, şimdiye kadar iyice anlaşılmamış olan birçok sosyal ikilem de açıklık kazanacaktır." (Gökalp, 2013)

Gökalp, Selçuklu Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan edebi çatışmayı örnek vererek hars ve medeniyet arasındaki ilişkinin öneminin de anlaşılmasına ışık tutmuştur. Geçmişten bugüne kadar her insan kültüre katkıda bulunmuştur ve buna devam etmektedir. Farklı girişimlerle birikim kazanan kültür daha sonra medeniyetin oluşturduğu cemiyet tabakalarıyla karşılaşmıştır.

"Osmanlı hayatında İran medeniyetinin etkisi, o zamanki cemiyetin üst tabakasını oluşturan ince bir zara benzerdi. Bu ince zarın altında, kımıldayan, derinleşen, yükselen samimi bir hayat vardı ki, Türk harsı işte o idi." (Gökalp, 2013) Gökalp’in de belirttiği gibi Türk kültürü İran medeniyetinin etkisiyle birlikte gelişimine devam etmiştir. Bu bağlamda "Türk kültürü kendi kendini oluşturmuştur." gibi bir yaklaşım pek yerinde olmaz. Çünkü Türk kültürü çeşitli medeniyetlerden birtakım özellikler almış ve kültürel kimliğini de bu doğrultuda oluşturmuştur. Bu durum, medeniyet kavramının anlamı için örnek teşkil eder.

Tarihten bu yana hars ve medeniyet gelişimini sürdürmektedir. Bu gelişime en büyük katkı da üniversite gençlerinin çalışmaları olacaktır. Örneğin, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyan bir üniversite öğrencisi, harsı yani kültürü insanlar arasında aktarma görevi güdebilir. Peki bunu nasıl yapar? Farklı kültürler hakkında eleştirel bir makale yazıp bunu okuduğu üniversitede insanların bilinçlenmesi adına duyurabilir ve çevresiyle paylaşabilir. Böylece hem diğer bölümlerdeki gençler hars için bir fikir sahibi olmuş olur hem de bu makale harsa önemli bir katkı sağlar.

Bir başka örnek verilecek olursa, ilgi duyduğu kültürlerin edebiyatı hakkında bir kitap yazabilir. Bu kitap ağırlıklı olarak öğrencinin sahip olduğu kültürle ilgili olur. Eğer öğrenci Türk kültürüne sahipse Osmanlı Döneminde Şiir bölümü kitabın büyük bir kısmını oluşturabilir. Diğer kısımlar da öğrencinin merak duyduğu kültürleri içerebilir. Harsa bu şekilde katkı sağlayan bir öğrenci, medeniyete de aynı ölçüde katkı sağlayabilir. Bilinir ki internet ortamında medeniyet ile ilgili çok sayıda makale mevcuttur. Üniversite öğrencisi de bu makalelerin ışığında medeniyet ile ilgili araştırmalar yapabilir. Türk medeniyetinin tarihten beri süregelen şehir yaşantısını, üst-alt tabakalarla olan ilişkilerini okuduğu bölümle yani Edebiyat ile harmanlayıp inceleyerek özgün bir araştırma ortaya koyabilir. Örneğin, Nurettin Topçu Türkiye’nin Maarif Davası adında bir eser kaleme almıştır. Edebiyat öğrencisi de bu eseri kendine kılavuz edinip Türk medeniyeti adına zengin bir araştırma ortaya koyabilir. Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası’nın üçüncü bölümünde "Maarifin hayata mektebin mideye mağlup olması; talebeliğin diploma avcılığına; muallimliğin örnek adamlıktan boynu bükük bir memurluğa dönüşmesi, mekteplerin ilim yapmak yerini ilim tarihini alma ve ezberlemeye yönelme sürecini açıklıyor." (Vikipedi, Türkiye’nin Maarif Davası) Bu bölümden de anlaşıldığı gibi Topçu, aslında bir bakıma medeniyetin tabakalarını da açıklamıştır. Edebiyat öğrencisi için eserin bu bölümü, medeniyet araştırması adına bir ışık olacaktır. Çünkü medeniyet, farklı tabakaların birbirleriyle olan ilişkilerini ve birbirlerini etkilemesiyle anlam kazanır. Bu örnekler bağlamında Edebiyat öğrencisi, okul sürecinde bu çalışmaları yaparak gelecekteki meslek hayatında kendine sağlam bir zemin hazırlar ve hars-medeniyet kavramlarına katkı sağlar.

Hars ve medeniyet birbirinden ayrı düşünülemez. Toplumun en sağlam tuğlası hars ise medeniyette mihenk taşıdır. Bir toplumun harsı yani kültürü ne kadar sağlamsa medeniyeti de o ölçüde sağlam olur ve aralarında çatışmalar meydana gelmez. Elbette geçmişimizde hars ve medeniyet bağlamında çeşitli çatışmalar söz konusu olmuştur. Geleceğimiz için bu çatışmaları önlemek adına birçok proje üretilebilir.


Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuş ve Kültür Bakanlığı’nda çalışan bir kişi, hars ve medeniyet hakkında daha çok bilinçlenmek için kitap yazılmasını teşvik edebilir. Bu süreçte kaleme alınan eserleri denetlemek önem teşkil edecektir çünkü eserlerde hars ve medeniyetin açık bir şekilde açıklanması gerekir. Buradaki amaç öncelikle bu iki kavram arasındaki çatışmanın sebep olacağı olumsuzlukları önlemek olduğu için yapılacak denetlemeler göz ardı edilemez. Kitap yazılmasını teşvik etme sürecini hızlandırmak adına bir kampanya düzenlenebilir. İhtimaldir ki yazmaya ilgisi olan ve farklı kültürlere meraklı olan insanlar bu kampanyada yer alacaktır. Böylece Edebiyat mezunu olan kişi hars-medeniyet kavramlarına değer kazandırmış olacak ve toplum da kaleme alınan kitapları okuyarak hars ve medeniyet hakkında bilinç kazanıp birikimlerini gelecek nesillere aktarabilecektir.


KAYNAKÇA:

TDV İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ, MEDENİYET, https://islamansiklopedisi.org.tr/medeniyet

Ömer Seyfettin, Gizli Mabet, 29 Teşrin-i evvel 1919, Kalamış İfham, S. 100, 10 T.sani 1335/10 Kasım 1919, s. 2.


114 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page