google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html
top of page
Yazarın fotoğrafıAyşe Süreyya Özavar

İçin İçin Yanan Bir Elmas: Yaman Dede

Güncelleme tarihi: 6 Ara 2022



‘‘Yak sînemi âteşlere, efgânıma bakma,

Rûhumda yanan âteşe, nîranıma bakma,

Hiç sönmeyecek aşkıma, îmânıma bakma,

Ağlatma da yak, hâl-i perîşânıma bakma.’’


Yaman Dede... Nam-ı diğer Yanan Dede. 1887’de, Kayserili Rum Ortodoks bir ailenin evladı olarak dünyaya geliyor. Ailesinin kendisine verdiği isim Yamandi, yani Elmas... 8-10 aylıkken ailecek Kastamonu'ya göç ediyorlar. Burada büyüyor. İdadi 3. sınıfta iken Farsça dersinde Osman Efendi'nin tahtaya Mesnevi'nin ilk 18 beytini yazıp tercüme etmesiyle hayatı baştan sona değişiyor. İçin için yanmaya başlıyor. Kendi deyişiyle: "Gûya Mevlana ismini ilk defa olarak işitmiş değildim. Evvelden bildiğim, hatta aşık olduğum bir ismi işitmiş gibi idim. İşte nihayet büyük bir yangının alevleri içindeydim. İstanbul'a geldiğim zaman gözüm, gönlüm kan içinde idi."


Seneler sonra kızına yazdığı mektupta şunları söyleyecek kadar yakıyor Mevlevî onu: "Mesnevî'yi bitirdim. Aslında Mesnevî beni bitirdi."


Farsça ve Arapça öğrenmiş, idadiyi de birincilikle bitirmişti. İstanbul Hukuk'u kazanmıştı. Genç yaşta Müslüman olmuş fakat Müslümanlığını aile ve çevre baskısı yüzünden açıklayamamıştı. Bu baskı öyle bir raddeye gelmişti ki, ailesi Yamandi'yi dindar, Rum bir kızla evlendirmişti. Tam 42 sene gizlemişti Müslüman olduğunu. Anne babasından, eşinden ve evladından… Herkesten.


İnsan bastırdığı duygunun esiri olur diyor ya Zarifoğlu, bu hakikat aynıyla tatbik olunuyor Yaman Dede'nin hayatında.


Mevlana bir kere tutmuş elini, artık ateşlerde ilelebet yanmak var... ‘‘Bir damlaydım, denizler beni içine alamıyordu.’’ diyordu Yaman Dede. Ağzını bir açsa cihanın lâl olacağı bir aşkı sînesinde büyütüyorken susmaya mahkumdu. En sevdiğinden, can parçasından, kızından dahî gizlemek zorundaydı benimsediği yolu.


Mevlevi'ye duyduğu muhabbet ve hürmet kendisini gerçek aşkla tanıştırmasından mütevellitti. Yamandi'yi ‘Yanan Dede’ kılan insan Hazreti Muhammet'ti. Onun uğruna yanıp yakılıyor ancak sesini çıkarmıyordu. Gözyaşlarıma sonunda ruhsat verdi, diyordu Hazreti Muhammet için. Sessiz yaşadım, sessiz gitmek isterim, diyordu başka bir mektubunda ve sonra ekliyordu: ‘‘Dert ağlatır, aşk söyletirmiş evladım.’’


Öyle rakik bir insanmış ki, bir yere gitse ve kendisine nezaketen, "Kahve ister misiniz, kahveniz nasıl olsun?" diye sorulsa, "Kahvesiz." dermiş. Hayatı boyunca tek evladı olan kızından bir bardak su dahî istemediğini yazar.


Tabii bu istiğrak hâli bir zaman sonra fark ediliyor. Eşi ve evladı kendisine cephe alıyor, onu evde görmek istemediklerini ima edecek kadar ileri gidiyorlar. Eşi kendisini ifşa etmekle tehdit ediyor. 25 yıldır icra ettiği avukatlık mesleğindeki saygınlığını ve çevresindeki itibarını kaybedeceğinden, en önemlisi de ailesini kesin kes yetireceğinden dem vuruyor. Yanan Dede ise, "Anladım ki O'nun sadece lütfu var, biz bazısına kahır diyoruz." diyecek kadar mütevekkil davranıyor.


1942 senesinde Müslümanlığını açıklıyor. Avukatlığı bırakıp öğretmenliğe başlıyor. Öğrencileri anlatır, Yaman Dede derse başlar, kara tahtaya Mevlevi'den bir beyit yazar sonra oturur bütün ders ağlardı, diye. Göz altları çok ağlamaktan çukur çukurmuş. Ağlayınca gözyaşları o çukurlara dolarmış...


İdadide muallimken bir öğrencisinin kendisine mektup yazdığı söylenir. O mektuba verdiği cevap Mevlevî'ye duyduğu sadakat, bağlılık ve hürmetin derecesini vazeder.


‘‘Canım yavrum,

Bazen derste çocuklar ilgi göstermiyorsa, Mevlânâ konusunu açmaya çekiniyorum. Korkuyorum, sıkılanlar olur, o Ulu Sultan'ın ruhu incinir. Bu yüzden bazı sorularınız cevapsız kalıyor olabilir. Sakın üzülme. Ders bitiminde hatırlat bana. Bildiğimce her şeyi anlatırım. Bendeki kaynakları da veririm. Yeter ki sen aşk yolunda yürümeyi candan iste.’’


‘‘Ağlatma ki âlâmımı tahfîfe de başlar

Ağlatma serinletmededir bağrımı yaşlar

Rahmetme sakın gerçi dayanmaz buna taşlar

Ağlatma da yak hâl-i perîşânıma bakma’’


Daha ötesi var mı... Yok. Zira aşkın başı da sonu da yangındır. Baştan ayağa yanmaktır aşk.


‘‘Yaşlar akarak belki uçar zerresi aşkın

Âteşle yaşar yaşla değil yâresi aşkın

Yanmakdır efendim biricik çâresi aşkın

Ağlatma da yak hâl-i perîşânıma bakma’’


Bu yüzden uğruna ağlamak dahî güzel, ey sevgili. Bu yüzden uğruna ağlamak bile ferahlatır sînemi. Bu yüzden bilirim ki ağlasam bile güzelim gözünde.


Hülasa, biz sevmeyi öğrendikse Yaman Dede'den öğrendik. Kime duyulduğu mühim olmakla birlikte, aşk vahittir. Birdir. Aşk cem eder; ayrıştırmaz, ayıklamaz, ayıplamaz. Hakiki aşk, insanın sînesine bir defa sancağını dikti mi; insan, o aşk sultanlığının kıyamete kadar kölesi olur.


KAYNAKÇA

YALSIZUÇANLAR, Sadık, Diyamandi, Profil Kitap, İstanbul 2009

ORAL, Osman, ''PEYGAMBER ÂŞIĞI YAMAN DEDE MEHMED ABDULKADİR KEÇEOĞLU'', Uluslararası Rusya Araştırmaları Dergisi, Sayı 8 (2015), s.10-22 https://docplayer.biz.tr/107355780-Peygamber-asigi-yaman-dede-mehmed-abdulkadir-keceoglu.html


NOTLAR

Yaman Dede’nin ‘Yak Sînemi’ adlı şiirinin santûrî Sedat Anar tarafından yapılan bestesi: https://youtu.be/gecRFO7yhjs

147 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Âraf

Comments


bottom of page