google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html
top of page
Yazarın fotoğrafıGamzenur Çeliktaş

Kalem

Güncelleme tarihi: 22 Eyl 2022



Nisan yağmuru pencereye damlalarını bırakırken genç kadın masasında oturuyor, önündeki bordo renkli kadife defterine bakıyordu. Sare, derin bir nefes alarak gözlerini soğumuş kahvesine çevirdi. Fincanı eline alarak boş gözlerle kahveyi izledi. Bir yudum alarak kahvenin acı tadının boğazından geçmesine izin verdi. Gözlerini kapatarak ne yazacağını düşündü. Yazı yazarak düşüncelerinin boğucu ağından kurtuluyordu ancak son zamanlarda bu pek mümkün olmuyordu. Zira düşünceleri buna engel oluyordu. Birkaç dakika sonra yavaşça gözlerini açarak defterin kapağını açtı ve bembeyaz sayfayı şu cümlelerle buluşturdu: “Ben hep kalemime sığındım. Ne zaman üzülsem, kırılsam, sıkılsam, çelişki içinde olsam, sevinsem, ümit etsem, kalemim de bütün bunlara şahit oldu. Nasıl ki denizin altında uzun süre duramayıp yüzeye çıkarak derin bir nefes alır insan, ben de kalemimi elime aldığımda nefes aldığımı hissederim. Zihnim başka düşünür, fikrim uçsuz bucaksız kelimelere yönelir. Hayatın bu amansız silsilesinde bana kucak açan yegâne yoldaşım kalemimdir. Ondan iyi dost mu olur?...” Bir saatin sonunda Sare yazısını bitirmişti. Gülümseyerek sırtını sandalyeye yasladı ve gözlerini satırların üzerinde gezdirdi. Daha sonra ayağa kalkarak plağına doğru yürüdü. Yalın’ın plağını yerine yerleştirdi ve yavaş adımlarla pencereye doğru yürüdü.


Ben bilmem unutmayı, ben bilmem

Yüreğimde ağırlığınla

Sana esir canımla

Bu yollardan geçemem


Sare gözlerini gökyüzüne çevirerek şarkının nakaratına eşlik etti. Dişlerini sıkarak alnını yavaşça pencereye yasladı. Gözlerini kapattı ve anılar ona çarparak yanından geçmeye başladı. Sare, yanağından usulca süzülen gözyaşını fark ettiği an doğrulup etrafına baktı ve hızlıca plağın kapağını kapattı. “Müzik her zaman iyi gelmiyor ne yazık ki.”

diye mırıldanarak dolabına doğru yürüdü ve giyinmeye başladı. Birkaç dakika sonra apartmanın dışındaydı. Bulunduğu sokağın iki tarafına da bakarak nereye gideceğini düşündü. Kararını verdiği an adımlarını müdavimi olduğu kafeye doğru yöneltti. Ellerini ceplerine koyarak temiz havayı içine çekti. Kafenin önüne geldiğinde Sare meraklı gözlerle içeriye baktı. Kimseler yoktu. Hoş, bu saatte kim gelir ki diye düşündü. Kapıyı açarak usulca içeriye girdi. Erdal Amca her zaman ki gibi uyuyakalmıştı kasanın başında. Sare yavaş adımlarla kasaya doğru yaklaştı. Erdal Amca sandalyeye yaslanmış ve boynu hafifçe yana doğru kaymıştı. Ellerini de göbeğinin üstünde birleştirmişti. Gözlüğü de burnunun ucuna doğru düşmüştü. Sare sessizce güldü. Erdal Amcayı küçüklüğünden beri tanırdı. Babasıyla buraya geldiği zaman Erdal Amca Sare'nin çok sevdiği yarısı sade yarısı kakaolu kurabiyelerden verirdi ona. Sare de pencere kenarındaki masaya oturup afiyetle yerdi onları. Sare bunları düşünerek bir süre ayakta dikildi. Erdal Amca’yı rahatsız etmemek adına yavaş adımlarla kapıya doğru yürümeye başladı. Tam kapıyı açıyordu ki Erdal Amca seslendi: “Sare, kızım. Nereye? Bir kahve içmeden mi gideceksin yoksa?” Sare gülümseyerek: “Seni uyandırmak istemedim Erdal Amca. Yarın gelirim, rahatsız olma lütfen.” dedi. “Olur mu hiç öyle şey? Bu saatte gelmişsin, hayatta göndermem. Geç otur her zamanki masana. Ben kahveni yapıp getiriyorum şimdi.” Sare hızlı adımlarla Erdal Amcaya doğru yürüdü ve onu durdurdu. “Sen zahmet etme, ben yaparım kendi kahvemi. Hatta sana da yapayım birlikte içeriz. Ne dersin?” Erdal Amca memnuniyetle kabul etti bu fikri. Birkaç dakika sonra Sare, elindeki fincanları masaya bırakarak Erdal Amca’nın karşısına oturdu. Erdal Amca kahvesinden bir yudum aldı ve keyifle gülümseyerek “Ellerine sağlık kızım. Her zamanki gibi çok lezzetli.” dedi. “Afiyet olsun Erdal Amca ama seninkiler kadar olamaz.” diyerek gülümseyip gözlerini dışarıya çevirdi. Erdal Amca Sare’nin dalgınlığını fark etmişti ancak özeldir diye düşünerek sormak istemedi. Aklına ona vereceği kitap geldi. “Sare, kızım. Şimdi aklıma geldi. Sana vermem gereken bir kitap var. Biraz bekle hemen getireyim.” diyerek kitapların olduğu yere doğru yürüdü. Kafenin bir kısmını masalar, diğer kısmını da kütüphane oluşturuyordu.

Sare’nin bu kafeyi sevmesinin en büyük nedeni de kitaplardı. Bazen eline kahvesini alır ve kitapların arasında dolaşırdı. Bir çeşit terapi gibiydi bu onun için. Birkaç dakika sonra Erdal Amca, elinde kırmızı kapaklı bir kitapla gelmişti. Kitabı Sare’ye uzatarak, “Gülten Akın’ın Kırmızı Karanfil isimli şiir kitabı. Ne zamandır arıyordun, bugün buraya gelince ben de hemen senin için bir kenara ayırdım. Al bakalım.” dedi. Sare gülümseyerek Erdal Amca’ya teşekkür etti ve kafeden ayrıldı. Kitabı göğsüne bastırarak sahile doğru yürümeye başladı. Deniz kenarındaki taşlıklara çıktı ve düzgün olanına oturarak kitabın kapağını açtı.

“Şimdi sokaklarda sersefil düşünceli

Ya da pencerelerde yalnız göz

Gürültüler içinde güpegündüz

-Kanın öyle uzak damarlarından-

Uyusan kimseler uyandıramaz” (Gülten Akın, Kırmızı Karanfil, s.13)


Sare, denizin kıyıya vurduğu dalgaların sesiyle şiirleri okumaya devam etti. Bir süre sonra kitabın kapağını kapattı ve kapaktaki Gülten Akın’ın yüzünü izledi. Her insanda olduğu gibi onun da yüzünde yaşanmışlıklar vardı. “Belki de o da tıpkı benim gibi kalemine sığınmıştır. Her yazdığı mısrada yeniden yaşamaya başlamıştır.” diye düşündü. Gülten Akın’ın kitap kapağındaki gözlerine bakarak gülümseyip, “Teşekkür ederim.” diye fısıldadı…


KAYNAKÇA

Gülten Akın, Kırmızı Karanfil, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, Mart 2021.

65 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page