Dünyada birçok yazar 21. yüzyılın kadınlarına yönelik çok sayıda eser kaleme almıştır.
Bunlardan en önemlisi Gustave Flaubert’in Madam Bovary isimli romanıdır. Romanda ana
Karakter olan Emma’nın iç dünyası yaşadığı çevreyle, etrafındaki insanların etkileriyle ve
hatta okuduğu kitaplarla anlatılmıştır. Bu yazı 21.yüzyıl kadınlarıyla Emma’nın iç dünyası kavramları üzerinden dört bölümden oluşacaktır. Bu yazıda öncelikle Emma karakterinin özellikleri üzerinde durulacaktır. Ardından 21.yüzyılın kadın karakteri incelenecektir. Ayrıca 21.yüzyıldaki kadın kavramı ve Emma’nın özellikleri arasındaki benzerlikler incelenecektir. Son olarak 21. yüzyıldaki kadın kavramı ve Emma’nın özellikleri arasındaki farklılıklar üzerinde durulacaktır.
Madam Bovary, küçüklüğünden beri babasının yanında büyümüş, kendini kitaplarla ve
müzikle büyüten bir karakterdir. Emma Rouault’un Ursulines rahibeleri okulunda yetiştiğini,
iyi bir eğitim görmüş olduğunu öğrendi: Bu yüzden de kız dans etmeyi, resim yapmayı,
gergef işlemeyi biliyormuş. Coğrafyayı, piyano çalmayı öğrenmiş… (Flaubert, 1856, s.67)
Emma’nın bu çok yönlü karakteri onun düşüncelerinin şekillenmesinde de önemli bir rol
oynamıştır. Bunu daha çok okuduğu kitaplarla anlayabiliriz. Bariz bir şekilde anlaşılır ki
kitapların konusu ağırlıklı olarak aşk, saray hayatı ve hayaller üzerine kurulmuştur. Bu sayede
Emma da kendini bu kitapların etkisine kaptırıp, gerçek dünyada sıkılmaya başlamıştır.
İşte Emma da tıpkı bu, giysileri uzun bedenli hanımlar gibi, eski bir şatoda yaşamayı
özlüyordu. (Flaubert, 1856, s.87) Kuşkusuz Emma’nın karakterinin şekillenmesinde yaşadığı
dönem ve çevrenin de etkisi büyüktür. O dönemde çeşitli olaylar halkın günlük hayatını,
dolayısıyla kadınları da etkisi altına almıştır. Bu sebeple Emma da zaman zaman günlük hayatın işleriyle meşgul olmuş ancak bu onun iç dünyasına kapanmasına neden olmuştur. İhtimaldir ki bu durum onun karakterine de yansımıştır. Çünkü bir an için yalnız kalmak, karşısında boyunca bahçeyle tozlu yolun o hiç değişmeyen halini seyretmekten kurtulmak için, ara sıra sokağa çıktığı oluyordu. (Flaubert, 1856, s.94) Bu sözlerle de anlarız ki Emma, içsel çatışmaları sebebiyle yaşadığı hayattan zaman zaman bunalmıştır. Bu durum onu evliliğinden mutluluk duymamaya doğru götürmüş ve bunun sonucunda aradığı duyguları başkalarında bulmuştur. Talihin başka cilveleriyle başka bir adama rastlayamaz mıydım acaba? deyip duruyordu. (Flaubert, 1856, s.95)
Tarihten bu yana dünyada meydana gelen çeşitli olaylar farklı sonuçları doğurmuştur. Bu
olaylar sonucunda her toplum, kendi sistemini daim kılmak üzere düzenlemeler sağlamıştır.
Ancak bu olaylar ve düzenlemeler bazen kadınlar üzerinde birtakım etkiler bırakmıştır.
21. yüzyıl kadını, kendi ailesiyle ve eviyle ilgilenen, bunların yanında da mesleğini elinde
tutan bir tiptir. Şu da olanaklıdır, bu olgular kişinin kendi yaşam tarzına göre değişebilir.
21. yüzyıla girerken ekonomik ve sosyal gelişim, kadınların çalışma hayatına daha fazla katılmalarına imkân sağlamıştır. (Özyılmaz, Ahmet Merih; Yavuzer, Hasan, 2016) Bu sözlerle de anlarız ki 21.yüzyılda kadınlar kendilerine çalışma bakımından bir hedef belirlemiş ve bu hedefi sürdürmüştür. Zira, gelişim sonucunda kadınların kendileri ve aileleri için bir emek sarf etmek istemeleri kaçınılmazdır. Zaman zaman bu meşguliyet sırasında bunalım yaşar 21.yüzyıl kadını. Yaşadığı döneme ve çevreye uyum sağlamakta güçlük çeker. Bir değişiklik veya bir farklılık arama çabasına girer. Bunların en önemli sebeplerinden biri de günlük hayatta yaşadığı sıkıntılar ve dönemin getirdiği olaylardır. Bunlara aile sorunlarını, her türlü ilişki sorunlarını ve toplumsal olayları örnek verebiliriz. Bu bağlamda denilebilir ki, 21.yüzyıl kadınının iç dünyası ve karakteri kendi dönemi ve çevresiyle birlikte şekillenir ve çeşitli sonuçlar meydana gelir. Bu sonuç kadının yaşadığı hayattan zevk almamasına ve daha fazla mutluluk aramasına sebep olur. Kadınlar açısından, işgücü piyasasına katılımın düşük olması ve eğitim imkânlarının çok sınırlı olması, toplumsal cinsiyet rollerinin biçimlendirdiği kadın olma durumu, geleneksel kadın rol modeliyle yetiştirilmek, kadına gelir elde etmek için yeterli zaman kalmaması insan haklarından sınırlı yararlanmalarına neden olmaktadır. (Gerşil, 2015) Bu sözlerden yola çıkarak, toplumun kadına gereken zamanı ve ilgiyi vermemesi de kişilerin kendi iç dünyasına kapılıp bir buhran yaşamalarına sebep olur denilebilir.
Flaubert, romanın hemen hemen her sayfasında Emma karakterinin yaşadığı bunalımdan,
çevresine ve çevresindeki insanlara uyum sağlayamamasından, bir zamandan sonra
evliliğinden bile zevk almamasından ve kendini okuduğu kitaplara kaptırıp o kitaplardaki
karakterler gibi olmayı ve onlar gibi yaşamayı istemesinden bahsetmektedir. Aslında bu
kavramlar 21.yüzyıl kadının sorunlarıyla aynıdır. 21. yüzyıldaki kadınlar da aynı Emma gibi
günlük hayatın işlerine kendini kaptırırken iç dünyasında çatışmalar yaşar. Çeşitli imkânlara
sahip olan 21.yüzyıl kadını, bu imkânlar dahilinde yetersizlik hisseder. Bazen bir serüven
beklenmedik bir sürü değişiklik getiriyor, insanı çevreleyen dekor değişiveriyordu. Emma’nın
başına hiçbir şey geldiği yoktu, Tanrı böyle istemişti çünkü! Gelecek günler zifiri karanlık bir
geçitti, sonunda da sımsıkı kapalı bir kapı vardı. (Flaubert, 1856, s.115) Aynı bu ayrıntılarda
olduğu gibi, 21.yüzyıl kadını da hayatının değişmezliğinden sıkılır ve farklı olaylarla
karşılaşmak ister. Bunun sonucu olarak da karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılır. Bir başka
açıdan bakacak olursak, Emma kurduğu evlilikten yeteri kadar memnun olamadığı için
başka kişilere karşı heyecan ve umut duyar. Bu durum 21.yüzyıldaki kadınlarda da vardır.
İhtimaldir ki, bunun sebeplerinden birisi evlilikteki karşı partnerin ilgisizliğidir. Çünkü
kadınlar da kendisine gösterilen ilgi ve sevgi doğrultusunda evliliğini ve yaşamını
güzelleştirmeye çalışır. Flaubert romanda bu çatışmayı sıklıkla işlemiştir. Bir erkek her şeyi
bilmeli, çeşit çeşit işleri büyük bir başarıyla yapmalı değil miydi? Size tutkunun gücünü,
hayatın zevkli yanlarını, yeryüzündeki bütün sırları öğretmeli değil miydi? Bizimkinin hiçbir
şey öğrettiği, hiçbir şey arzuladığı yoktu. Karısını mutlu da sanıyordu üstelik.
(Flaubert, 1856, s.91) Elbette bu olguda çeşitli abartmalar mevcuttur ancak Charles’in
Emma’nın yaşadığı bunalımı göremediği açıktır. 21. yüzyıldaki kadınlar da bu bağlamda
kendi karakterlerine de bağlı olarak iç dünyasında bu çatışmaları sıklıkla yaşar.
Emma karakteri, bazen yaşadığı ortamdan sıkılmış ve bu yer değişikliğine kadar gitmiştir. Yeni ve farklı bir mekana gitse bile Emma yine de yeterli hissetmez. Hayata ve geleceğine karşı duyduğu umutsuzluk burada da devam eder. Zaman zaman günlük işleriyle meşgul olurken hayallerinin tam ortasında bulur kendini. Fakat bu denli bunalım 21.yüzyıl kadınlarında fazla yoktur. 21.yüzyıl kadınları genellikle kendi meslekleriyle de uğraştığı için hayallerine ayıracak zamanı bulmakta güçlük çekerler. Kesin olarak Emma, çeşitli yeteneklere sahiptir. Piyano çalmak, coğrafya bilgisinin iyi olması gibi özellikler onun karakterine de yansımıştır ancak bir mesleğe sahip değildir. Bu da içinde bulunduğu dönemin şartlarıyla ilgilidir denilebilir. Bir başka önemli farklılık da 21. yüzyıl kadınının siyaset içinde hatta her alanda yer almasıdır. Günümüzde dünyada 90 civarında devletin kadınların siyasete daha fazla katılımını sağlamak için uyguladıkları ve pozitif ayrımcılığın en somut hallerinden biri olan kotalar, kadınların en az % 30 veya % 40 oranında siyasi katılımlarının sağlanmasını güvence altına almayı hedeflemektedir. Bu çerçevede kota uygulamaları kadınların siyasete girmesinin önündeki engeller ortadan kalkıncaya kadar geçici bir önlem olarak kullanılmaktadır. (Çağlar, 2011) Emma’nın yaşadığı dönemde böyle bir durum pek mümkün olmadığı için kendisinin de çeşitli alanlarda yer alması olanaksızdır.
Bu yazıda Gustave Flaubert’in ses getiren bir romanı olan Madam Bovary’den konu
edinilen Emma’nın karakteri ve iç dünyası meselesi 21.yüzyıl kadınlarının özellikleri,
Emma ile olan benzerlik ve farklılıkları ele alınarak incelenmiştir. Gerek 21. yüzyıl gerekse
geçmişteki diğer yıllarda dünyadaki tüm ülkelerde çeşitli sorunlara rastlanır ve bu sorunlar
her türlü alana etki ettiği gibi kadınlara da etki eder. Burada üzerinde durulması gereken en
önemli şeylerden birisi de kadınların iç dünyasını daha iyi anlayabilmek ve onların
sorunlarına ses olmaktır. Flaubert’ in de romanda anlatmaya çalıştığı gibi kadınlar yaşadığı
toplumdan farklı açılardan etkilenmekte ve bunlar çeşitli sorunlara neden olmaktadır. Bu
sorunları adil bir şekilde her kesimde çözmek istiyorsak önce toplumu iyileştirip daha sonra
kadınları da istedikleri her alanda desteklememiz hem bugün için hem de geleceğimiz için
faydalı olacaktır.
KAYNAKÇA:
Gustave Flaubert (1856). Madam Bovary (s. 67, 87, 91, 94, 95, 115) İletişim Yayınları
Özyılmaz, Ahmet Merih; Yavuzer, Hasan (2016). Türkiye'de kadın girişimciliği ve girişimci kadınların karşılaştıkları sorunlar üzerine bir araştırma, Nevşehir Hacıbektaşveli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Gerşi̇l, G . (). Küresel Boyutta Yoksulluk ve Kadın Yoksulluğu . Yönetim ve Ekonomi: Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi , , . DOI: 10.18657/yecbu.24134
ÇAĞLAR, N. (2011): Kadının Siyasal Yaşam Katılımı ve Kota Uygulamaları, Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, 3(4): 56-79
Comments