İnanmak nedir sizce? Ya da tutunmak için inanıyormuş gibi yapmak. Rubik bir küpü düşünün ama renkleri dağılmış haldeki bir rubik küpten bahsediyorum. Yan yana getirebilme umuduyla ileri geri çeviriyorsunuz. Sonra şans eseri 2 ya da 3 renk yan yana geliyor. Mavi 2 kareyi yan yana gören gözlerimiz beynimize işte bir umut belirdi devamı gelir, hallediyorsun mesajını verir. Ne kadar da inanmak kavramı gibidir beynimizde yaşanan umut sinapsları. İnanırız bir an bu yapbozda bir aidiyetimiz var sanırız. Ta ki o büyülü an bozulana kadar…İnanmışlığımız gider, rubik küp parçalanır.
Küpsel gerçeklik dedik küp parçalandı o zaman daha derine inelim. Nasıl mı? Merdiven basamakları aracılığıyla...Tarih yeraltı suyu gibidir. ''Derine inersen suyu bulursun.'' Diyor Mustafa Kutlu Sıra dışı Bir Ödül Töreni kitabında. Bu sözü hatırlatır bana bir kattan bir kata inerken karşıma çıkan tarihi siluetler. Özellikle bir kattan inerken göz göze gelmek daha anlamlı geliyor sanırsam sözdeki derine inme eylemini fiziki olarak yaptığımı hissediyorum. Biliyorum ki fiziki bir derinlik değildir bahsedilen.
Gezegen Tasviri çalışmasının artisti Bruce Pennigton'unu da meselemize katalım. Kendisi bilim kurgu ve fantastik roman kapak sanatı ile tanınan bir İngiliz bir ressam. Kaybettiğimiz inancı parçalanan küpleri, doğumu, ölümü, yeniden başlamayı çok modern bir biçimde görselleştiriyor. Peki bu resmi anlatan bir söz yazılsa o kimden gelirdi? Montaigne'den. Ünlü Denemeler eserinde şöyle bir satır geçer "İnsanın doğuşunu görmekten herkes kaçar ama ölümünü görmeye hep koşa koşa gideriz. İnsanı öldürmek için gün ışığında geniş meydanlar ararız ama onu yaratmak için karanlık köşelere gizleniriz." İronik olduğu kadar anlamlı. Pennigton'un bir çok şey anlattığı bu gezegene siz ne ad verirdiniz?
*BAŞLIK NE DİYOR?
Arapçada mesel (çoğulu emsâl) “benzemek, benzeri olmak” mânasındaki müsûl kökünden türemiş bir sıfat olup “benzeyen” demektir. Misl ve mesîl de aynı anlamda kullanılır. Mesel ayrıca “sıfat, vasıf, söz, ibret ve kıssa” mânalarına gelir. Meselenin anlamı ise sorun, problem.
Herkesin farklı bağlamlarda olmakla beraber benzer sorunları, meseleleri var. Benzer meseleler zincirinde hayatın bize sunduğu mesellerle haşır neşir oluyoruz. Yani hayattan dersler almak gibi düşünebiliriz bunu. Rubik küplerin renkleri ile inanmak kavramını girift değerlendirdiğimizde zaman ortaya böyle bir başlık çıkar.
**Bir kattan bir kata inmek de nedir? Aslında gündelik bir seyahat sırasında zihnimde beliren bir imgeyi kaleme dökmek istedim. Gerçi zaten tüm edebi türlerin hammaddesi değil midir gündelik olaylara farklı perspektif ile bakabilmek? İşte tam da bende şekillenen durum. Hava almak kodu altında dışarı çıktığım günlerden birinde gözüme ilişen bir züccaciye dükkanına girdim. Tabi ne ararsanız var içeride -Kafa dağıtmak için biraberir bulurum züccaciye dükkanı seyahatlerini-. Sağımı solumu büyük bir dikkatle süzüyorum. Hiçbir ayrıntı kaçırmamaya özen göstererek. Tam bu sırada karşıma alt kata iner diyen bir tabela ve merdiven çıkıyor. Gözlerim de bir heycan ve merak beliriyor tabi. Hemen merdivene yöneliyorum. İnmek üzere bir adım attığım sırada duvarda Sultan Abdülhamid'in silüeti olan siyah bir tablosu belirdi. Cidden etkileyiciydi. İnmeye devam ettim, bir adım daha attıktan sonra farklı tarihi bir siluet çıktı karşıma favori padişahım: Fatih Sultan Mehmet. Bu beni baya gülmümsetmişti. Son basamakları yaklaşıyordum karşıma Mustafa Kemal Atatürk'ün ihtişamının hakkını veren bir tablo çıktı. İşte dedim sanki kronolojik bir tünelin içindeyim. Sadece 16 basamaklık bir merdiven inme eylemim minik bir tarihi geçide dönüşmüştü. Astral seyahat tadındaki maceram Mustafa Kutlu'nun satırları ile buluştu ve bu satırlar ortaya çıktı.
Comments