Doğan güneş acılarımı kurutmadığında anladım,
Çaresizliğin ne kadar acı olduğunu.
Sayın tanrım; izninizle dinlenmeye geçebilir miyim musalla taşına?
Bende orada yatanlar kadar yorgun, solgun ve beyazım.
Bir çocuk düşle; annesini, babasını, ablasını ve kardeşini…
İlk oyuncağını düşün: kırmızı arabasını veyahut mavi gözlü bir bebeğini.
Geçmişini, geleceğini, umutlarını ve hayatını...
Ya da çaresizliğini düşün: binanın çatısında gezen tombul kuşlardan biliyor evinin yıkılmasının sebebini.
Depremden etkilenen tüm çocuklar…
Deterjan reklamında oynatabilecek kadar tozlu.
Ne 23 Nisan’da takacak bir peri kanatları kaldı,
Ne de oturacak başkan koltuğu.
Çok şey denedim bunları unutmak için.
Tanrıyla samimi de oldum acımı dindirsin diye…
Hiç bilmediğiniz dualar öğrendim geçmedi.
Ruhumu şeytana sattım, hiç duymadığınız küfürler ettim.
İsyanlar ettim geçmedi.
Değişsin bütün takvimlerde 6 Şubat yaprağı!
Ve eklensin altına kapkara puntolarla
Müteahhitlerin kurban bayramı...
Kalmasın benim davam divana
Yer gök bir daha yarılsın dönsün kalpleri hozana.
Ya herkes bulsun cezasını kalmasın yanına,
Ya da asın beni de bir kepçenin ucuna!
Comments