google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html
top of page
Yazarın fotoğrafıRabia Kula

Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar

Güncelleme tarihi: 13 Nis 2021


  • Sabahattin Ali, kendini bildiğinden beri yazmaya, okumaya düşkün biriydi. Önce bir dergide yazıları, şiirleri yayınlanmaya başladı.

O dönemin aydınlarından Nazım Hikmet'e çok hayrandı. Ona büyük usta derdi. Nazım, Onu büyük işler yapmaya teşvik etti. Böylece Sabahattin roman yazmaya başladı.Yazdıkça ilerliyor, halk her yazdığını alıp okuyordu. Artık Türkiye'nin gündemi haline gelmişti. Ama seveni kadar sevmeyeni de çoktu..Her yerde devlet hakkında konuşmaktan hiç çekinmiyordu.Yazdığı her yerde, girdiği her ortamda tüm düşüncelerini özgürce ifade ediyordu. O diğerleri gibi değildi..Bu yüzden defalarca üstüne iftiralar atıldı ve davalar açıldı. Defalarca hapis yattı. Ama her şey bir yana, aşık olmayı da çok severdi Ali. Öğrencilik ve öğretmenlik yıllarında bir çok kıza tutulmuştu.Ama en sonunda Aliyeyi’yi bulmuştu...


Bana göre Ali, özgürce düşüncesini belirtmekten başka bir şey yapmamış..Ancak yaşadığı yıllarda sanat yapmak da devlete herhangi bir konuda karşıt olmak da çok zor imiş. Keşke bilinmezliğe çıkan o yola hiç çıkmasaydı... daha çok okuyabilseydik kalemini..




  • Osman Balcıgil'in daha önce Yeşil Mürekkep romanını okumuş,çok sevmiştim. Yazarın diğer popüler olan kitabı Celile'yi de sonunda okuyabildim. Yine çok akıcı ve sürükleyici bir dili vardı.


Celile, Osmanlı'nın en güzel kadınlarından biriydi. Paşa torunu, paşa kızı ve paşa geliniydi. Saray ressamı Fausto Zonaro'dan ders almış, Paris'te eğitim görmüştü. Yine kendi gibi soylu olan Hikmet'le evlenmiş ve 2 çocuğu olmuştu. Yıllarca kocasıyla geçim sıkıntısı çekmiş, aradığı aşkı Yahya Kemal'de bulmuştu.Ya da öyle sandı... dönemin kadınlarına göre oldukça cesaretliydi. O dönemin şartlarında hiçbir şeyi söylemekten çekinmez, kimseden korkmazdı. Oğlu Nazım Hikmet de ona çekmişti. Şiirleriyle tüm dikkatleri üstüne çekmeyi başarmıştı. Celile, yaşlı ve eski zenginliğini kaybettiğinde bile defalarca hapishaneye giren oğlunu çıkartmak için uğraştı. 76 yıllık ömründe, büyük aşklar,savaşlar, bir devletin çöküşünü ve yeniden doğuşunu gördü.


Karakterler, tarihi olaylar.. ne çok bilmediğim şey varmış dedim kitap bittiğinde. Nazım Hikmet hakkında da bolca bilgi sahibi oldum. Gerçek hayatlardan esinlenerek yazılmış olması, ayrı bir etki bırakıyor sanırım..




  • Hayvan Çiftliği dışardan bir çocuk kitabını andırsa da, okuduğunuzda aslında yetişkinlere verilen mesajlarla dolu bir kitap olduğunu anlıyorsunuz.

Beylik Çiftlikteki hayvanlar, insanlar tarafından sömürüldüklerini düşünerek çiftliğin yönetimini ele geçirirler.Daha eşit bir topluluk oluşacağını düşünürlerken, domuzlar başa geçer ve insanların yönetiminden daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kurarlar. Hayvanlar ise insanlar tarafından yönetilirken mi yoksa domuzlar tarafından yönetilirken mi eşit ve mutlu olduklarını anlayamazlar..


Orwell bu kitabında sosyalizmi, Stalin Dönemi'ni eleştirir. Romandaki önder domuz ,Stalin'i simgeler.Okuduğumuzda görüyoruz ki bugün de sistem aynı.Yazar sanki geleceği tahmin etmiş..Diktatör yönetimini,eşitsizliği,adaletsizliği çok güzel bir şekilde anlatmış.

Herkesin okuması gereken bir klasik olduğunu düşünüyorum. En kısa zamanda 1984'ü de okumak istiyorum.


"İnsan,üretmeden tüketen tek yaratıktır.Süt vermez,yumurta yumurtlamaz,sabanı çekecek gücü yoktur,tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz.Gene de, tüm hayvanların efendisidir.Hayvanları çalıştırır,karşılığında onlara açlıktan ölmeyecekleri kadar yiyecek verir,geri kalanını kendine ayırır.Bizse emeğimizle tarlayı sürer,gübremizle toprağı besleriz; oysa hiçbirimizin postundan başka hiçbir şeyi yoktur."


"Artık domuzların yüzüne ne olduğu anlaşılmıştı.Dışarıdaki hayvanlar,bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı."




  • Herkese merhaba!🌿Umarım herkesin tatili bol kitaplı,filmli güzel bir şekilde geçiyordur.Ben de yavaş yavaş eski okuma hızıma dönmeye çalışıyorum. Zweig'ın daha önce 2 kitabını okumuş, çok etkilenmiştim. Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat ise, beni en en çok etkileyen oldu. Hâla da etkisinden çıkamıyorum..Aslında olağanüstü olaylar,çok şaşırılacak durumlar yok kitapta. Böyle şeyler arıyorsanız beklentiyi yüksek tutmayın. Beni bu kadar etkileyen şey, yazarın bir kadını bu kadar iyi anlamış ve anlatmış olması. Hissettirdiği yoğun duygular.. betimlemeler.. kitap sizi direkt içine çekiyor. Ayrıca 70 sayfa olması size çerezlik bir kitap gibi gelmesin..Bence asla değil. O yoğun duyguları anlamaya çalışmak,kalın bir kitap okumuş gibi hissettiriyor insana.

Hala Zweig okumayan varsa, bu kitabına bir şans verebilir🌿📚


kısacası konusundan bahsedecek olursam, C. adında yaşlı ve asil bir kadın, anlatıcımıza bir mektup bırakır ve ona hayatının unutamadığı 24 saatini anlatmak ister. Yaşlı kadın bu yaşına kadar o gün'ü hep içinde tutmuş, kimseye anlatmamıştır..


"Ben hiç,doğaya düşen ışık ve gölge gibi tüm renklerin ve duyguların sürekli değişim halinde hızla belirdiği o yüzü seyrettiğim kadar büyük bir heyecanla tiyatroda bir oyuncunun yüzünü seyretmedim."



  • 🌿Otomatik Portakal'ı okuduğum yorumlardan etkilenerek almıştım ve gerçekten tüm beklentimi karşıladı.

Size de kısaca konusundan bahsedecek olursam, Alex ve arkadaşları henüz 15-16 yaşlarında olmalarına rağmen işlemedikleri suç kalmamıştır. İnsanları dövmekten, öldürmekten zevk alırlar.

Yine bir gün hırsızlık için girdikleri evde kankaları kaçarken, Alex tutuklanır. Hapiste zor zamanlar geçirir, hayatı sorgular. Hükümet'in suçluları topluma geri kazandırmak için ayarladığı bir programda denek olarak kullanılır.


Başlarda beni sıksa da, olaylar ilerledikten sonra elimden bırakamadım. En önemlisi ise olayları bir mağdurun gözünden değil,suçlunun yani Alex'in gözünden okuyup değerlendirdim.

Herkesin sırf kendi çıkarları için hareket ettiğini, şiddetin sadece fiziksel değil psikolojik de olabileceğini gördüm. Bence daha çıkarılabilecek çok mesaj var.

Herkesin alıp okuması gereken bir kitap📚🌿.



  • Bence Satranç,1 oturuşta bitirilecek bir kitap. Sadece 77 sayfa 🎊 Konusuna gelecek olursak, Köyde doğmuş,okuma yazma bilmeyen Mirko Czentovic, satrançta dünya şampiyonu olur.Hayatını paraya göre şekillendirir.. İnsanlarla zorunda kalmadıkça tek kelime dahi konuşmaz. Kibirle bakar. Onunla aynı gemideki avukat Dr. B. ise, Naziler döneminde türlü işkencelere maruz kalır. O dönemlerde elinde bulunan tek şey satranç kitabıdır. Her tekniğini ezberler.

Bu iki karakter satrançta karşı karşıya gelir. Heyecanlı bir oyun başlar.


Bu kitabı okumadan önce Zweig'ın biyografisini okuduğumda son eserinin Satranç olduğunu öğrendim. Daha da merak ettim..Hitler döneminde yaşayan ve oldukça etkilenen Zweig, Brezilya'ya taşınsa da Nazilerin ilerleyişine ve işlenen cinayetlere daha fazla dayanamayarak eşiyle birlikte intihar eder. arkadaşlarına bir mektup bırakmıştır : "Sizler yeni bir gün doğumunu bekleyebilirsiniz, benim buna dayanacak gücüm kalmadı."



  • Dönüşüm'ü uzun zaman önce olarak okumuş ve bir süre etkisinden çıkamamıştım. Bugün aklıma geldi ve tekrar okudum..Yine ilk okuduğumdaki gibi etkilendim.Ki bence herkes bu kitabı 1 kere okuyup bırakmamalıymış. Bugün tekrar okuduğumda, çoğu şeyi daha iyi kavradım ve Kafka'nın bize verdiği mesajları daha iyi anladım. Herkese tekrar tekrar okumasını tavsiye ediyorum 🤗.

Konusundan bahsedecek olursam, bir sabah Gregor Samsa yatağında böceğe dönüşmüş halde uyanır.Fakat onun için tek sorun işe bu halde nasıl gideceğidir.

Çünkü ailesini geçindirmek için, babasının borçlarını ödemek için 5 yıldır aralıksız her gün çalışmıştır ve çalışmaya devam etmek zorundadır.


Böceğe dönüşümünden sonra herkes ondan korkmuş, tiksinmiş odasına dahi girmemişlerdir. Ailesinden kimse çalışmadığı için geçimleri zorlaşmış, babası annesi ve kız kardeşi çalışmaya başlamıştır.Fakat kimse Gregor'ı görmek istemez. onunla tek ilgilenen kardeşi olmuştur. O da bir süre sonra Gregor'dan bıkmış ve ailesine artık ondan kurtulmaları gerektiğini söylemiştir. Bu, aile fertlerinin de onayladığı bir karar olmuştur. Yani Gregor'ın ölümünün, onları rahatlatacağını ve artık ondan kurtulacaklarını düşünürler.


Aslında kitabı bitirdiğinizde bir sürü anlam çıkıyor.Bunlardan biri de, eğer bu hayatta birileri için çalışır, özgürlüğünü kısıtlar ,yorulur, onlara faydan dokunursa, gözlerinde iyi biri olursun, sevilirsin.

Fakat bir süre sonra onlara faydan dokunmazsa, sevilmez ve hatta yük olarak görünürsün. .

Gregor çok çalışırken ailesi tarafından sevilir sayılırdı.Çünkü ailesinin ihtiyaçlarını karşılıyor, kendi hayatını feda ediyordu. Böceğe dönüşümünden sonra ise herkes tarafından tiksinti ve gereksiz olarak görüldü. Ve hatta ölümüyle artık ondan kurtulduklarını düşündüler..


Kitabın sonu beni oldukça üzdü ve etkilendim. Herkesin okuması ve anlam çıkartması gereken bir kitap..


Herkese keyifli okumalar!🌿📚


- Rabia Kula

1.051 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page