Geçmişten günümüze doğu-batı çatışması hakkında birçok roman yazılmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar bu konuyu ele alarak Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanı yazmıştır. Doğu-batı arasında birçok değer farklılık göstermektedir. Halk arasında "eski kafalı" yaftasını yapıştırdığımız, geleneklerle yaşayan yaşlı bir kesim olduğu gibi şehirden şehire, aynı yaş grubundan insanlar arasında bile ahlaki farklılıklar olması etkileşim içinde olan biz insanları ister istemez değişim içine sokar. Ahlaki değerlerimiz bize yaşamda kolaylık sağladığı gibi aynı zamanda bizi bir arada tutar. Kitap, romanın ana karakteri olan Hayri İrdal’ın hayatına giren ve onu bambaşka bir kişi haline getiren Halit Ayarcı ile birlikte düşüncelerinin ve değerlerinin değişmesini anlatır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı kitabındaki Hayri İrdal karakterinden yola çıkarak o dönemin ahlaki değer ve bakış açıları ile 21.yüzyıl ahlaki değer ve yargıları arasındaki bağı anlatan yazı dört bölümden oluşacaktır. Bu çalışmada öncelikle Hayri İrdal’dan yola çıkılarak o dönemin ahlaki değerleri hakkında bilgi verilecektir. Ardından 21.yüzyıl ahlaki değerleri anlatılacaktır. Ayrıca Hayri İrdal’dan yola çıkarak o dönemin ahlaki değerleri ile 21.yüzyıl ahlaki değerleri arasındaki benzerlikler incelenecektir. Son olarak o dönemin ahlaki yargıları ile 21.yüzyıl ahlaki yargıları arasındaki farklardan bahsedilecektir.
Kitabın ana karakteri olan Hayri İrdal’dan yola çıkarak kitabın yazıldığı dönemdeki ahlaki değer ve yargıları anlatacağım. Hayri İrdal, her şeyden önce gelenek ve göreneklere önem veren biridir. Kitabın başlarında eski kafalı bir adamdır. Müslümanlığın herhangi bir dinden daha üstün olduğuna inanıyor, insanları dinine göre ayırıyordu “Her ricasında, “siz n’olsa Hristiyansınız, ruhu muazzep olur!“ diye reddeder, ancak sağ tarafımda durmasına müsaade ederdim.“ (TANPINAR, 2020, s.9). İrdal, yalancı bir insandı, hayatında yalanlar söylediği gibi para kazanmak için de insanlara kolayca yalan söylüyordu. Söylediği yalanlar artık onu yalan söylemekten çekinmeyen bir insana çevirmişti. Hayri İrdal'ı yalan söylemeye iten şey iş bulamaması ve para kazanamamasıydı “Fakat yalana alışmıştım. Hayatım denen bu kalp akçeyi başka türlü süremezdim. İnsanlar benim böyle olmamı istemişlerdi. Yalancı idim.“ (TANPINAR, 2020, s.190). Hayri İrdal, çevresine göre hayatını şekillendiren bir adamdı. Karısını aldattığı gibi çevresindeki insanları hatta yalanları ile kendini bile aldatıyordu “Doğru idi, beş senedir, Seyit Lutfullah repertuvarını tekrarlayarak, insanları aldatmakla geçiniyordum.“ (TANPINAR, 2020, s.190). Hayatının her evresinde kolaya kaçan bir insan olduğu gibi kızına olan sorumluluğundan da kaçmaya çalışmıştı. Kızına olan sorumluluğunu yerine getirmek yerine kolaya kaçmayı tercih etmişti ve kızını hiç beğenmediği birisi ile evlendirmeyi bile düşünmüştü. Bu evililiği düşündüğü için bile kendisini ahlaksız biri gibi görüyordu “ İnci gibi kızını Topal İsmail budalasına vermeyi bir saniye bile düşünen insan için kıyafet, haysiyet, şeref gibi meseleler artık mevzubahis bile olamazdı.“ (TANPINAR, 2020, s.195). Müslümanlığı savunan ve hayatını islamın öğretilerine göre yaşayan biri olarak evli olmasına rağmen bir sevgilisinin olması her inanışa, her öğretide olduğu gibi Müslümanlığa göre de ahlaksızlık olarak görülen bir davranıştır “Bütün bunlara sadece en sonunda, yahut bu defa olmazsa gelecek defa Selma Hanım’ı görmek ümidiyle katlanırdım.“ (TANPINAR, 2020, s.159). Bütün bunlara rağmen İrdal, kimseye zarar vermeyen, kötülük düşünmeyen özünde iyi niyetli bir kişidir. Kimseye kötülüğü dokunmayan hatta sevmediği birinin ölümüne üzülen kalbi temiz birisidir “Ama romanın büyük bir kısmında İrdal, saf, iyi kalpli, sağduyu ve mantık sahibi, kendisi de dahil dürüstlükten ayrılanları eleştiren, geleneksel değerleri savunan bir adamdır.“ (MORAN, 2019, s.300-301). Halit Ayarcı ile tanışmasıyla birlikte hayatında büyük farkındalıklar başlamıştır. Önceden başkalarına iyilik yapmayı bilmeyen bir adamken şimdi ise ona kötülük yapanlara bile iyilikle yaklaşmaya başlar. Halit Ayarcı onu bambaşka bir insana dönüştürmüştür, artık dünyaya başka bir gözle bakmaya başlamıştır “Değil çoluk çocuğuma, uzak yakın bütün akrabama, eş ve dostuma, hatta insan hali, vaktiyle kalbimi kıranlara bile iyilik ettim, iş buldum, refaha kavuşturdum.“ (TANPINAR, 2020, s.12). Kendi çocuklarına şefkatle yaklaşmıştır, onları her zaman sevmiştir. Çocuklarının gönlünü almaya çalışmıştır ve hep onlara bağlı olmuştur. Çocuklarına yetememek sürekli onu üzmüştür “İçinden geçenleri kendilerine sezdirmeden çocuklarımı kucağıma almak, gönüllerini yapmağa çalışmak, şaklabanlık etmek, gözyaşlarını kurutmak, güldürmek lazımdı.“ (TANPINAR, 2020, s.146)
Ahlak; cinsiyet, din, dil, ırk, yaş, statü fark etmeksizin herkeste bulunması gereken ve daha huzurlu, güven içinde yaşayan toplumların var olmasını sağlayan manevi bir değerdir. "Ahlâkın toplumsal dünyayı düzenlemeye yönelik olduğu ve kişilerin özellikle davranışlarıyla ilgili olduğu için pratik alanında anlam kazandığı görülebilir."(ARSLAN,2009,s.120). Günümüzde, 21.yüzyılda,her bireyin ahlaki bilgilere sahip olduğunu ve duyarlı bir yaşam sürdürme çabasında olduğunu söyleyebiliriz. Ebeveynler, aile yapısının, ev hayatının ve çocuklukta yaşanan olayların evlatları için ne kadar kalıcı sonuçlar doğurabildiğini bildiğinden psikolojik gelişimleri adına evlatlarına artık oldukça tedbirli davranıyor. İletişime ve saygıya önem veren ebeveynler ahlak kavramını evlatlarına küçük yaşta öğretiyor. Gelişmiş teknoloji ve haberleşmenin hızı sayesinde artık insanlar her şeyden anında haberdar oluyor. Bir kadın tecavüze, şiddete uğradığında, bir işçi hakkını alamadığında, bir çocuğun okumasına izin verilmediğinde, her türlü maddi ve manevi adaletsizlikte sosyal medyadan seslerini duyuruyorlar ve onları tanımamasına rağmen insanlar onlar için örgütleniyor, savaşıyor. Eskiden ahlak kadının vücudunda bir kavram olarak tanımlanırken artık adaletsizliklere şahitlik edip de üç maymunu oynayan insanlar ahlaksız sayılıyor. 21. yüzyılda artık ahlak deyince evli olmayan bir kadının yaşayışı değil; politikada ahlak, iş yerinde, eğitimde ahlak konuşuluyor. İnsanlar evrensel bir ahlak anlayışının oluşmasını sağlamaya doğru emin adımlarla ilerliyor. Bundan yüz yıl sonra ahlak kavramının tartışılacak bir şey olmayacağına dair ümitlerimiz var.
21.yüzyıl ahlaki değer ve yargıları ile Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabındaki baş karakter olan Hayri İrdal’ın ahlaki değerleri arasında benzerlikler vardır. Bunlardan bizim birine karşı yaptığımız iyi niyetli hareketlerin sonucu olarak karşımızdaki kişinin de bize iyi niyetli davranmasıdır. Günümüzde de yapılan iyilikler genellikle karşılıksız kalmaz. Her şeyin bir karşılığı olduğu gibi iyilik de karşılıklıdır. En basit örnek olarak komşudan gelen dolu tabak boş gönderilmez. İyilik mutlaka yeni bir iyiliği doğurur, bu hiçbir zaman değişmeyen ve yüzyıllarca da devam edecek ahlaki bir değerimizdir. Hayri İrdal da ona yapılan iyiliklere kayıtsız kalmamıştır ve karşılığında bir şeyler yapmak için çabalamıştır “Bu kadar iyiliğe karşı ben de elbette küçük bir karşılıkta bulunmayı isterdim.“ (TANPINAR, 2020, s.119). Karşılık almak sadece iyilik için geçerli değil her davranış için geçerlidir. Örneğin küçük bir gülümsememiz bile toplumda karşılık bulur, onlar da bize gülümser. Ettiğimiz bir sözün veya hareketin hatta iltifatın bile karşılığını alırız “Tabii insanlık hali ben de onun bu iltifatlarını mükafatsız bırakmadım.“ (TANPINAR, 2020, s.34). Diğer bir benzerlik ise araya menfaatlerimiz girince bakış açımızın tamamen değişmesidir. Bu, geçmişten günümüze değişmeyen bir kavramdır. İnsanın bir işten çıkarı varsa o işe her zaman farklı bir yorumla daha iyi niyetle bakar. Menfaatlerimiz bir olaya yorumlarımızı değiştirebilir hatta yorumlarımızı direkt oluşturabilir. Tezgahın neresinde duruyorsak olaylara o yönden bakmamıza sebep olur. Olaylara kazancımız doğrultusunda yön veririz. Bu insanlığın temel bir dürtüsüdür. Günümüzde de çok fazla görülmektedir. Arada bir çıkar yoksa o olaya daha gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşırız. Eğer ortada bir çıkar söz konusu değilse, çekinecek bir şeyimiz yoksa o olaya daha tarafsız ve dürüst davranabiliriz “Araya menfaatlerimiz girmeyince hadiseleri elbette başka türlü, daha realist bir gözle görmeğe, hakikaten daha uygun şekilde anlamağa ve yorumlamağa başlarız.“ (TANPINAR, 2020, s.136). Olaylara tarafsız ve daha gerçekçi bakabilmemiz için menfaatlerimizi ortadan kaldırıp olaylara her açıdan bakılmalıdır.
21.yüzyıl ahlaki değer ve yargıları ile Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabındaki baş karakter olan Hayri İrdal’ın ahlaki değerleri arasında farklılıklar vardır. Bunlardan biri ise din ve ırk ayrımıdır. Geçmişte çok fazla yapılan, din yüzünden insanları ayırma ve küçümseme olayları artık geçmişe kıyasla çok daha azdır. Önceden çoğunluk din her zaman azınlığı eziyordu. İnsan ayırmakla kalmayıp kelimeleri bile dine karıştırıyorlardı, en güzel şeylerin kendi dinlerine ait olduğunu düşünüyorlardı ve insanlara öyle davranıyorlardı “Gavur kısmının maşallah denecek nesi olabilirdi? Maşallah kelimesi elbette bizim olacaktı, bize layık bir şeydi.“ (TANPINAR, 2020, s.219). Eskiden her dine mensup kişi farklı bölgelerde kendi dinindeki insanlarla birlikte yaşar, o bölgede ikamet ederdi. Din evliliklerin en etkili kriteriydi. 21.yüzyıl insanı "insan" olarak kabul etmektedir. Arkadaşlığı ve komşuluğu eskisi gibi din değil kişilikler yönlendiriyor. Şu an üniversitelerde birçok farklı dinden ve ırktan kişilerle arkadaşlık kuruluyor. Artık iş hayatında din belirleyici bir kavram olmaktan çıktı. İnançlarımız sebebiyle kimse bizi toplumdan dışlayamıyor veya ötekileştiremiyor. Diğer bir farklılık ise eskiden kadınlara evliliğin zorunlu gibi gösterilmesidir. Kadınlar bekar olunca yarım insan gibi sayılırdı. Evli olmayan kadına farklı bir göz ile bakılırdı hatta toplumdan dışlanırdı. Kendi isteğiyle bekar olan kadına dahi eleştiri yapılırdı, eski zamanki düşünce biçimine göre böyle bir şey imkansızdı. Kadın evine ve çocuklarına bakan biri olarak görülüyordu hatta bununla ilgili benzetmeler yapılıyordu “Kordonsuz saat, yularsız hayvan, nikahsız kadın gibidir.“ (TANPINAR, 2020, s.191). Günümüzde kadınlar evlenmek zorunda olarak yetiştirilmiyor, kendi ayakları üzerinde durabiliyorlar. Eskiye göre kadınlara daha fazla önem veriliyor. Evli bir kadın olmak eskisi gibi bir kriter olmaktan çıkmıştır. Günümüz erkekleri de kadına daha fazla değer vermektedir. Kadının evli veya bekar olması onu değersizleştiren bir ölçüt değildir.
Bu yazıda, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı eserindeki geçmiş ve günümüzün ahlaki değerleri arasındaki ilişkiyi inceledik. Kitapta anlatılan geçmiş ile 21.yüzyılın değerleri arasında benzerlikler olduğu gibi birçok farklar da vardır. Hayri İrdal, Halit Ayarcı ile tanıştıktan sonra topluma daha kolay adapte olmuştur. Daha önceleri işsiz olduğu için toplumda kabul görmüyorken Halit Ayarcı sayesinde bir amaç edinmiştir. Toplumun değişmesiyle yargılarımız da değişiklik göstermiştir. Ahlaki değerler elbette değişir ancak bazı ahlaki değerler yüzyıllar geçse de değişmez. İrdal, Halit Ayarı ile tanışmasaydı belki hala eski kafalı ve mutsuz bir insan olarak kalırdı. Ahlaki değerlerimizi kendimize uygun şekilde harmanlayarak, birbirimizi anlayarak ortak bir nokta bularak birleştirebiliriz. Hayri İrdal, Halit Ayarcı ile tanışmasaydı nasıl bir yaşam sürerdi?
KAYNAKÇA:
Tanpınar, Ahmet Hamdi (2020). Saatleri Ayarlama Enstitüsü. İstanbul: Dergah Yayınları
Moran, Berna (2019). Türk romanına eleştirel bir bakış. İstanbul: İletişim Yayınları
Arslan, Ahmet (2009). Felsefeye Giriş. Ankara: Adres Yayınları
Comments