google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html
top of page
Yazarın fotoğrafıNuryüce Emircan

Tabiatla ve İnsanlarla Kurduğumuz İlişkiler, Özgürlüğümüz ve Endişemiz


İnsanın; kendisiyle, diğer insanlarla, doğayla, yaratıcısıyla kurduğu ilişkiler vardır. Hayatın temeli bu ilişkilerin kurulmasından ve sürdürülmesinden oluşur. İlk başta bir yetişkin olarak kendimizle ilişkimizi olumlu, güvenilir kimi zaman kötümser ve yıkıcı olsa da çoğu zaman dinamik bir şekilde kendimizi severek kurduğumuz ilişkide benlik bilincimizi oluştururuz. Bu bilinç bizi diğer insanları algılamaya, perspektif almaya ve empati kurmaya, iletişim, etkileşim içinde olmaya teşvik eder. Kendimize dair olumlu bir benlik algısı içerisinde olursak ve karşımızdaki kişiye dair de olumlu bir benlik algısı içinde oluruz ve güvenilir ilişkiler geliştiririz.


Doğanın bir parçasıyız fakat bizi doğadan ayıran temel özellik kendimize ve diğer canlılara olan farkındalığımızdır.


Tabiat; ateş, su, toprak ve hava parçalarıyla dengeli bir bütün oluşturur. Ahenk içinde döngüsünü tamamlar ve en güzeli de capcanlı bir şekilde her an yenilenir. Doğada insanların oluşturmadığı, insanoğlunun etkilemediği aksine, etkilendiği bir uyum ve güç vardır. Bu uyum; mevsimler, gece ve gündüz, doğa olayları, temiz hava, denizler, buzullar, gökyüzü şeklinde kendini gösterir. Her ne kadar tabiat insanı iyi veya kötü etkilese de hakiki anlamda yöneten belli değildir. Çünkü toprak parçalarına yerleşim yerleri kuran fakat sellerin, depremlerin bu yerleşim yerlerini yerle bir etmesi ile doğadan bazen korkan biziz. Bu bir savaş değil elbet hepimiz farkındayız ki temiz hava, sıcaklık dengesi için tabiat ile uyum içinde yer almak en uygunudur.


Kendimizin, varoluşumuzun farkında olmak ve yaşayışın sorumluluğunu almak özgürlüğe dair ilk adımdır. Sonrasında temel seçimlerimizi yapmak ve kendimizi gerçekleştirme sorumluluğunu almak özgürlüğümüzü sağlar. Bu bir sonuç değil, her gün gerçekleşen bir çabadır.


Peki neden bazen her şey yolunda gözükse bile endişeleniriz? Endişe, kişinin varlığının yada kendisiyle bütünleştirdiği bir değerin tehlikeye girmesine verdiği tepki olabilir. Bazen hayatta amaçlarımız olabilir. Bu amaçları yapıcı bir şekilde seçemediğimizde, ne yöne gitmek istediğimizi bilmediğimizde, acı verici bir şaşkınlık duyarız. Bu durum da bizde endişe yaratır.


Bazen içimizde bir boşluk hissederiz. Bu durum içinde yaşadığımız dünyaya dair etkili bir girişimde bulunmaktan aciz hissettiğimizde oluşur. Bu boşluk duygusu daha sonra anlamsızlık ve çaresizlik duygularına dönüşebilir. Bu yüzden çevremizdeki olanakların farkında olmak, gizil güçlerimizi açığa çıkarmak bizi yıkıcı eylemlerden, olumsuz duygulardan alıkoyarken aynı zamanda ruhsal olarak güçlendirir.


Aslında hayata dair her şeyle, kendimizle, çevremizle kurduğumuz ilişkiler bizi, kimliğimizi, duygularımızı belirler. İşimizle, okuduklarımızla, kararlarımızla, insanlarla, evimizle, sevgilimizle, sorumluluklarımızla, sağlığımızla, yiyeceklerle kurduğumuz tüm ilişkiler hayat standartlarımızı, kalitemizi ve ruh sağlığımızı etkiler.


İyi bir toplum, insana en çok özgürlüğü veren toplumdur. Tabi bu özgürlük insani değerleri gerçekleştirebilmek, kendimizi yaşayabilmek anlamındadır.


Yaratıcı ile kurduğumuz ilişkiye kurduğumuz ilişkiye gelirsek benim görüşüme göre insan, toplum, doğa ilişkisinde tüm bu dengeyi sağlayan, koruyan yalnızca evrenin yaratıcısıdır. Bazılarımız bunun aksine düşünebilir. Bilinçli bir insan olarak herkesin görüşüne, inancına yada inançsızlığına saygı duymamız yerinde olur. Hepimize sevgi, saygı ve huzurun yaşatıldığı bir hayat dilerim.

100 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page