“Sanat benim kurtuluşumdu. Kaçışımdı. Bu ülkeye yollanmıştım. Hispanik olmanın Amerika’da kabul gördüğü bir dönem değildi. İngilizce konuşamayanlar için herhangi bir eğitim programı yoktu. Çok zordu. Çok kızgındım. Hala kızgınım. Sanatım öfkemden ve bu yerinden edilmişlikten besleniyor.” - Ana Mendieta
18 kasım 1948 tarihinde dünyaya gözlerini açan Ana Mendieta, Küba asıllı Amerikalı performans sanatçısıdır. Havana’da doğan Mendieta, 1961 yılında kız kardeşi ile birlikte ABD hükümeti ve Katolik Hayır Kurumları tarafından yürütülen bir işbirliği programı olan Peter Pan Operasyonu aracılığıyla Lowa, Dubuque'de yaşamak üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne gönderildi. Ana Mendieta, Heykeltıraş, ressam ve ‘’toprak-vücut’’ sanatıyla tanınmıştır. Bu bağlamda sergilediği performanslarında toplumdaki erkek egemenliğini, cinsiyet ayrımını ve nesnelendirilmiş kadın algısını sert bir dille eleştirmiştir.
Lowa Üniversitesi’nde resim üzerine yüksek lisans yapan Ana Mendieta, kadın cinayetleri ve tecavüzleri üzerine dikkat çektiği ilk önemli çalışması olan ‘’Tecavüz Sahnesi’’ni Nisan 1973 yılında üniversitede arkadaşlarına sergilemiştir. Ana Mendieta, gündelik yaşam sorunlarını, ayrımcılığa karşı bireysel tutum ve davranışları gözler önüne sermiş ve yüksek oranla dikkat çekmiştir. Amerikan feminizmi temelde beyaz orta sınıf hareketleridir fakat Ana Mendieta bu perspektifi sanat aracılığıyla genişletmeye çabalamıştır.
Mendieta, yalnızca kadınların toplumdaki yerine değil, insanın doğadaki yerine de dikkat çeken performanslar sergilemiştir. Tam da bu noktada aklımıza gelen Tree of Life (Hayat Ağacı) adlı çalışması Mendieta’nın sanatı doğayla birleştirdiği, eşitsizlikleri kırdığı, temelde sahiden sağlam bir alt metin barındıran önemli performanslarından biridir. 70’li yılların ortasında ölüm, yeniden doğuş ve ruhsal dönüşüm metaforlarını ele almış ve performansları için kan, ateş, toprak, su gibi temel malzemeler ile birlikte kendi bedenini de kullandığı bir dizi çalışma yapıştır. Mendieta, Hayat Ağacı adlı bu içgüdüsel özel çalışma için bedenini çamurla kaplamış, kollarını iki yana açarak sırtını doğaya kök salmış ağaca dayamıştır. Performansta Ana Mendieta’nın en saf haliyle doğa-insan ilişkisini gözler önüne sermesi gayet önemli bir husustur. Böylece insanın doğadaki yerine ve doğadaki kimlik arayışına dikkat çekmiştir. Hayat Ağacı, sanatçının 2014 yılında Hayward Gallery’deki çalışmalarının retrospektifinde yer almıştır.
Ana Mendieta’nın 8 Eylül 1985 Pazar günü New York’taki 34. kattaki dairesinden düşerek 37 yaşında hayata veda etmiştir. Bu olay, hayat arkadaşı Carl Andre ile bağdaştırılan cinayet şüpheleri doğurmuştur. İkilinin kavgalarından şikayetçi olan komşularının yanı sıra Ana Mendieta’nın ölümünden sonra polislerin Carl Andre’yi sarhoş halde bulmaları ve Andre’nin hiçbir şey hatırlamadığına dair verdiği ifade feminist sanatçıların dikkatini çekmiştir. Mendieta gibi sanatla uğraşan Carl Andre şüpheli olay üzerine tutuklanmış fakat serbest bırakılmıştır. 1988 yılında delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı alınmış olsa da halen feminist sanatçılar tarafından katil olarak suçlanmaktadır. Ana Mendieta, genç yaşta trajik bir ölümle dünyadan göçmüş olsa dahi 1970’lerden bugüne çağdaş sanat içerisinde dikkat çeken isimlerden olmuştur.
👏👏
Mendieta, yalnızca kadınların toplumdaki yerine değil, insanın doğadaki yerine de dikkat çeken performanslar sergilemiştir. İnsanın dogada ki yeri hala günümüzde tartışılan bir konu... çözümsüz kalması bir yana dursun, kadın ile doga zaman içinde aynı kaderi paylaşması da Tanrının bir ironisi olmalı.... sanat kadın doğa insanoğlunu medeniyete taşıyan mucizeler... tebrikler. Öğretici olmak akılda kalmak için başarılı bir yazı