google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html
top of page
  • Yazarın fotoğrafıGamzenur Çeliktaş

Türkçenin Dil ve Kültür İle Birlikte Hayata Yansıması


Dil, insanlığın önemli araçlarından biridir. Dünyadaki tüm uluslar, kendi dillerini sahip oldukları kültürün içinde eriterek gelecek kuşaklara aktarırlar. Türkçe, sahip olduğu zenginlikleriyle birlikte hem bugünümüz hem de yarınımız için bir hayli önem teşkil eder. Gelişen dünya ile birlikte, okuduğunu anlama, dinlediğini anlama ve yazmanın önemi, günlük yaşantı ve uluslararası ilişkilerle birlikte daha farklı bir anlam kazanmıştır. İşte tam bu noktada Türkçe, kendisini konuşan insanlardan güzel kullanılmayı ve düşünülmeyi bekler. Bu yazıda Türkçenin dört önemli özelliği yani okuduğunu anlama, dinlediğini anlama, yazma ve düşünmenin üzerinde durulacaktır. Ayrıca bu dört özelliğin mesleklere ve ülke gelişimine katkısı da incelenecektir.


Her ülke, sahip olduğu gençlerin kendisini iyi ve güzel temsil etmesini ister. Farklı yeteneklere sahip olan, farklı bölümlerde eğitim gören kişiler, en başta da gençler, kendi öz kimliğini yani dilini doğru kullanmakla yükümlüdür. Ülkemizde Türkçenin önemi her alanda olduğu gibi eğitim ve meslek edinme alanlarında da gün geçtikçe artmaktadır. Üniversitede, herhangi bir bölümde eğitim gören bir genç, okuduğu bölümü Türkçe ile birlikte harmanlayıp kendini geliştirir.

Bunu, kendi bölümü ile ilgili yaptığı çalışmalarında, örneğin, bir kitabı okuyarak, o kitap hakkında yapılan tartışmaları dinleyerek, bu bilgilerle birlikte düşünerek ve nihayetinde o kitap hakkında eleştirel bir yazı ortaya koyarak yapar. Türkçenin bu dört alandaki önemi ve yardımı yadsınamaz bir gerçektir.

Ana dil demek, öz kimlik demektir. Ana dilini bilmeyen toplum, kimliksiz toplum demektir. Esasında bu noktada, kendine meslek için hedef belirlemiş gençlerin dillerini nasıl kullandıkları üzerinde durulması gereken bir konudur. Örnek verilecek olursa, Türkçeyi dört önemli unsur ile birlikte (okuma, yazma, dinleme ve konuşma) güzel bir şekilde kullanabilen genç, ileride sahip olacağı meslekte bir adım önde olur ve çevresindekilere örnek olur. Bu duruş, Türkçe dil kullanıcısı olmaya da ayna tutar. Çünkü Türkçe dil kullanıcısı olmak, yukarıdaki dört özelliği hayatın her anında ve alanında, yerinde, güzel bir şekilde kullanmak ve bunu temsil etmektir.


Kültür, her ulusun sahip olduğu değerli bir mirastır. Bizde de, geçmişten bugüne kadar atalarımız, kültürümüzü zenginleştirmek ve yaymak için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Kültürü zenginleştirmek ne demektir? Bir kültür, sahip olduğu dil ile büyür ve gelişir. Bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin ilk padişahı olan Osman Bey devletin ilk tohumlarını atarken töreyi esas almıştır. O dönemde her ne kadar Bizans Devleti ile ticaret yapılıp iç içe yaşanılsa da töre hiçbir zaman kaybedilmemiştir. Aynı şekilde Cumhuriyet Döneminde kurulan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, ülkemizin dilinin ve tarihinin korunmasına büyük katkı sağlamıştır ve buna hâlâ devam etmektedir. Bu örneklere bakıldığında anlaşılan şey dil ve kültürün birbirinden ayrılamaz olduğudur.

Düşünce, dili doğurur ve dil yanına kültürü alarak değerli bir miras haline gelir. Biz üniversite gençleri başta olmak üzere okuduğumuz bölüm ne olursa olsun bu üç unsuru her zaman doğru kullanmalı ve arasındaki ilişkiyi hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz. Çünkü Türkçe aynı zamanda bir bilim, sanat ve düşünce dilidir. Başta bu dallar olmak üzere birçok dalda Türkçenin gücü göz ardı edilemez. Örneğin bir üniversite öğrencisi, hazırladığı bilimsel bir makalede veya yazdığı bir kitapta Türkçeyi ne kadar yerinde ve doğru kullanırsa, düşüncesini de o kadar iyi ifade etmiş olur. Bu bağlamda Türkçenin düşünce ile birlikte çeşitli dallara ayna tuttuğu anlaşılır. Türkçe, sahip olduğu kurallar ve zenginliğiyle özgün bir dildir.

Bir dilin kullanıcısı olmak, o dili her alanda ve doğru şekilde kullanmak demektir.

Günümüzde dilimizi yani Türkçeyi nasıl kullandığımız tartışmaya açık bir konudur. Okulda, evde, dışarıda veya herhangi bir iletişim halinde Türkçeyi gerçekten doğru kullanıyor muyuz, düşünmek gerekir. Peki Türkçe düşünmek ne demektir? Türkçe düşünmek, Türk kültürünün yani öz kimliğin farkında olup, hayatı bu farkındalıkla ve Türkçenin zenginliğiyle sürdürmek demektir. Bizler, gençler olarak bir meslek edinme yolu üzere üniversitelerde eğitim görüyoruz. Her birimiz kendi bölümümüze göre çeşitli çalışmalar yapıyoruz.

Ancak bu çalışmaları yaparken dilimizi ve kültürümüzü geliştirmek hatta dünyaya tanıtmak adına bir çaba içerisinde olursak, ülkemizi de ileriye taşımız oluruz.

Genellikle Türkçeyi doğru kullanmak gelişmek için yeterli görünür. Oysa ki bu tek başına yeterli değildir. Türkçe düşünerek onu doğru kullanmaktır önemli olan. Yani biz özgünlüğümüzü kaybetmezsek, bunun için bir hedef doğrultusunda ilerlersek bu amaç mesleğimizde başarılı olmamıza ve ülkemizi iyi bir şekilde temsil etmemize katkı sağlar. Bizler de, bölümümüzde yaptığımız çalışmalarla ve sonrasında edineceğimiz mesleklerimizde Türkçeyi bu şekilde kullanırsak bizden sonraki kuşaklara örnek olmuş oluruz.


Dilimiz sahip olduğumuz en değerli mirastır. Yabancı bir ülkede yaşasak bile, dilimize sahip çıkmalıyız. Çünkü diline sahip çıkmayan uluslar asimile olmaya mahkumdur. Geçmişte olduğu gibi bugün de hâlâ dillerine yeterince sahip çıkamayan, öz dilini kaybeden veya kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış toplumlar vardır. Türkçe, geçmişten beri önceki nesillerin çabalarıyla zenginleşerek bugüne kadar gelmeyi başarmıştır ve varlığını hâlâ sürdürmektedir. Bu değerli varlığı daha ileriye taşımak bizim, gençlerin elindedir. Düşünmemiz gereken şey, dilimize gereken değeri veriyor muyuz, onu etkin kullanıyor muyuz olmalıdır. Okuma, yazma, dinleme ve konuşma alanlarında Türkçeyi doğru kullanmak kültürümüze ve ülkemizin gelişimine katkı sağlayacağı gibi, bizim de bölümümüzde başarılı olmamızı ve edineceğimiz mesleklerde dilimizi güçlü bir şekilde kullanmamızı, kültürümüzü ve ülkemizi temsil etmemizi sağlar.


Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page