google-site-verification: google5de5c95d93b82466.html
top of page
Yazarın fotoğrafıDicle Koyun

Ya Dilimizde Yabancı Kelimeler Olmasaydı?

Dil; yaşamın yapı taşı, iletişimin kaynağıdır. İnsanlar arası bilgi aktarımını ve anlaşmayı sağlayan bu yapı her gün gelişir, değişim gösterir. Canlı bir yapıya sahip olan dil, onu konuşan milletin en önemli hazinesi ve geleceğe bırakacağı mirasıdır. Kendi içinde geçirdiği evrime ek olarak diğer diller ile kurduğu ilişkiler sonucunda da belirli değişimlere uğrayabilir. Farklı dönemlerde toplu olarak da dile girebilen bu kelimeler, gerektiği anda müdahale edilmezse diller arası etkileşimin verdiği olumlu sonuçlar, yerini yabancı kelimelerin istilasının yaratacağı olumsuzluklara bırakabilir. Bunun sonucunda ise dilin ve doğal olarak milletin kimliğine, benliğine zarar gelir. Her dilin yaşayabileceği bu durumu, Türkçenin de bazı dönemlerde yaşadığını söyleyebiliriz. Zaman içinde –son dönemlerde, ağırlıklı olarak İngilizce başta gelmek üzere- farklı dillerle olan etkileşiminin sonucunda dilimizde yeni kelimeler türetmekte güçlük çekilmekte ve dilin aldığı hasar her geçen gün artmaktadır. Bu çalışmada ise öncelikle dilimize yerleşmiş, değiştirilmesi pek de mümkün olmayan yabancı kelimelerden; sonrasında bu kelimeler zamanında Türkçeleştirilseydi dilin nasıl bir gelişim göstereceğinden bahsedilecektir.

Giriş kısmında da belirtildiği gibi diller birbiri ile etkileşim içerisinde olan bildirim araçlarıdır. Eski dönemlerde, teknolojinin henüz yaşamımıza tam anlamıyla hâkim olmadığı zamanlarda, diller arası etkileşim; belirli çeviriler ve sözlükler gibi basınlar ile olmaktaydı. Gün geçtikçe hayatın her alanına giren ve gittikçe daha da büyük yer kaplayan teknoloji, insanların vazgeçilmezi haline geldikten sonra, diller arası etkileşim çok daha hızlı ve önüne geçilemeyecek hale gelmiştir. Televizyon, radyo, telefon, internet, sosyal medya derken dünyanın her bir yanından birçok haber ve yeni gelişmelere maruz kalınmaktadır. Yaşadığımız çağın gereksinimlerine uygun, yeni buluşların ve icatların haberleri anında bizlere ulaşabilecek konumdadır. Bu olay, ne kadar ülkeler ve milletler arası iletişimin hızı pratikliği açısından başarılı olsa da diller arası etkileşim sağlamakta ve biri dil verici diğeri alıcı konuma düşmektedir. Sonucunda ise alıcı konumdaki dil, bu hızdaki etkileşime ayak uyduramayarak yeni bir kelime türetemez ancak kelimeyi kendi sesbirimlerine uydurarak –bazen de hiçbir değişiklik göstermeden, orijinal hali ile- haznesine alır. Belirli bir vakitten sonra kontrol altına alınamadığı takdirde dili zayıflatma potansiyeline sahip olan bu durum maalesef ki Türkçede de bulunmaktadır. Fatih Erbay’a göre: “Türkçe Sözlük’ün ilk ve son baskısını esas alarak Batı kökenli bazı alıntı kelimelerle ilgili sayıları verecek olursak aşağıdaki durumla karşılaşırız:

1945 baskısı 1998 baskısı

Fransızca 1092 4551

Yunanca 779 344

İngilizce 115 418

Almanca 20 79

Rusça 13 36


Fransızcanın dilde bu kadar etkili ve fazla olmasındaki sebep, “Tanzimat Hareketiyle başlayan yenileşme hareketidir” demek yanlış olmaz.”[1] Görüldüğü üzere elli üç senelik bir süre içerisinde genel olarak Türkçeye giren kelimeler, Fransızca başta olmak üzere, artış göstermiştir. Buna müdahale de doğal olarak dilin kullanıcılarının elindedir. Fakat bu olay, “dilimize yerleşmiş kelimeleri atıp yerlerine yenilerini koyalım ve bundan sonra sadece onları kullanalım” şeklinde olmamalıdır çünkü nasıl bir insanı başka bir insanın standartlarına göre yaşatmaya çalışmak yanlışsa ve ters tepkiye sebep oluyorsa bu durum dil için de geçerlidir. Alışılmış belli kullanımlar vardır ve bu kullanımlar diretilerek değiştirilmek istenirse ters tepki ile geri dönüş yapabilir. Doğal olarak dilin kullanıcısı bu değişimi reddeder. Adem Balaban’ın Yabancı Kelimelere Karşılık Bulmada Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri adlı makalesinde verdiği örneklere göz atacak olursak bugün “bilgisayar” olarak ifade ettiğimiz teknolojik cihaz ilk icat edildiğinde, “computer” ismi ile insanlara sunulmuştu. Bunun üzerine birçok dilde “computer” kelimesine yakın telaffuzlarla kelimeler belirlendi. (Örn., Almanca “computer”, Arnavutça “kompjuter”, Azerice “kompüter” vb.) Fakat görüldüğü üzere Türkçede ve bunun yanında Fransızca (ordinateur) ve İrlandacada (riomhair) zamanında yapılan müdahale, kendi dillerinin kurallarına uygun yeni kelimeler türetilebildi. Başka bir örnek göstermek gerekirse Türkçe bilgisayar kelimesinde gösterdiği hızı gösteremeyerek kelimeyi kendi ağız ve ses özelliğine göre alarak kullanmıştır.[2] Televizyon kelimesi, dile oturmuş ve Türkçe kullanıcıları tarafından benimsenmiştir. Artık bu andan itibaren bu kelimeye herhangi bir müdahalede bulunulması mümkün ve de doğru değildir. Yapılmaya çalışılan her müdahale kullanıcılar tarafından reddedilecektir. Bu yüzden artık dil ile bir bütün haline gelmiş olan kavramları değiştirmeye çalışmak ile uğraşmaktansa dile katılacak olan yeni kelimeler için hazırlıklı bir biçimde beklenmeli dilin tahrip olmasını engellenmelidir. Gereken bu önemi vermek için ise devamlı olarak dünya üzerinde gerçekleşen yeni gelişmelerden, buluşlardan vb. haberdar olmak ve dil kullanıcılarının arasında yaygınlaşmadan müdahale edilmelidir.


Bahsi geçen bu müdahaleyi yapan bir kurum elbette ki bulunmaktadır. Dili koruma altına almak, tahrip olmasını engellemek, doğru kullanımı kullanıcı ile paylaşmak için hizmet vermekte olan Türk Dil Kurumunun ne kadar başarılı karşılıklara imza atsa da birçok başarısız ve kullanıcı tarafından kesinlikle kabul edilmeyen, edilemeyecek biçimde olan kelimeleri de dile kazandırmak istemektedir. Başarılı karşılıklarına örnek vermek gerekirse; aklıselim yerine “sağduyu”, zapping yerine “geçgeç”, aktüel yerine “güncel”, asparagas yerine “uydurma”, aktivite yerine “etkinlik” şeklinde sıralayabiliriz. Bu ve bunun gibi çevirilerin dili benimseyenler tarafından kabul görmesi kolaydır. Çünkü Dile uygun, kullanıcıyı zorlamayacak biçimde çözümler bulunmuştur. İlk başta kabul edilmese de sonrasında üstüne yapılan tartışmaları bir kenara bırakarak kabul gören kelimelerimiz de bulunmaktadır. İlk etapta “selfie” kelimesi yerine karar kılınan “özçekim” kelimesi tepki toplarken sonrasında gün geçtikçe daha kabul edilebilir bir konuma gelmiştir. Bütün bunların karşısında ise basketbol olarak dilimize yerleşmiş olan ve bir spor dalının ismi olan bu kelimeyi “sepet topu” ile güncellemek isteyen kurumun bu çabası, dilin kullanıcısına hiçbir şey ifade etmeyecektir. Sepet topuna ek verebileceğimiz örnekler arasında, depozito yerine “güvence akçesi”, voleybol yerine “uçan top”, direksiyon yerine “yönelteç” olarak sıralanabilir. Maalesef ki uygun olmadığı düşünülen bu kelimeler insanların ters tepki vermesi sonucu Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğünde aslında bulunmayan çevirileri, alay etme amacı ile sosyal medya yoluyla insanlara yaymaktadır. Sonuç olarak, böyle ciddi ve önemli bir işi kendine ilke edinmiş olan değerli Türk Dil Kurumu bu gibi karışıklıklara mahal vermemek amacı ile karşılıklar konusunda daha sıkı denetimler geliştirmelidir.


Dilde yapılan denetimler ve erken müdahaleler dilin, diğer diller ile etkileşimi sonucunda bünyesine alabileceği yabancı kelimelerin olabildiğince az miktara indirilmesini sağlar. Canlı yapıda olan bu iletişim aracı, bünyesine aldığı her yeni kelimede biraz daha yozlaşacak ve kendi benliğinden uzaklaşacaktır. Şimdilerde ne kadar farklı dillere ait, kulağa hoş kelimelerin kullanılması bir sorun teşkil etmiyor gibi gözükse de bu durum her geçen gün dilin daha da tahrip olmasına sebebiyet vermektedir. Dilin biricik ve bir şeyleri çocuklar kadar hızlı öğrenip karmaşık yapısına katabileceğini unutmamak gerekirken olabildiğince kendi işleyişine uygun kelimeler türetmek önemlidir. İstenmeyen sonuçlardan biri olan dilin bozulması durumunu yaşamamak amacıyla alınan her önlem, geleceğe daha zengin bir lisan bırakmak anlamına gelmektedir.



KAYNAKÇA:

[1] Fatih Erbay, Türkçe Sözlük’ün İlk ve Son Baskısındaki Batı Kökenli Kelimelere Dair, (sf.133-134) [2] Adem Balaban, Yabancı Kelimelere Karşılık Bulmada Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri, (sf.584)

1.103 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ARAYIŞ

2 Comments


Emre Karataş
Emre Karataş
Feb 21, 2022

Kaleminize sağlık 👏

Like

Gaye Ercan
Gaye Ercan
Feb 20, 2022

Çok güzel ve önemli bir konu elinize sağlık .

Konuya artı olarak Prof.Dr.Mehmet Bayrakdar ın bu videodaki bilgileri eklenebilir.

https://www.youtube.com/watch?v=FROAXLFnzqA&ab_channel=EzberBozanTV

Like
bottom of page